Başarılı Film Serilerinin Ortak Noktası: Niteliksiz Ana Karakter

Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter, Star Wars, Matrix... Bu hayli başarılı serilerin ortak noktaları baş karakterinin “seçilmiş kişi” olması. Peki kim bu seçilmiş kişi? Seçilmiş kişi olmak için ne tür özelliklere  sahip olmak gerekiyor?

Frodo, Harry, Luke, Neo gibi ana karakterler, yaşadıkları evrenler düşünüldüğünde hayli niteliksiz gözüküyorlar.

Bu filmlerin bahsi geçtiğinde aklımıza Dumbledore, Gandalf, Obi Wan, Morpheus gibi yan karakter geliyor. Yıllardır defalarca kez alıntılanan sözler onlara ait, onların cosplayleri yapılıyor, destansı sahnelerde tirat atanlar da, hayatımızın yönünü değiştirecek bilgelikte sözleri sarf edenler de yine onlar.

Matrix serisinde Neo’nun söylediği tek bir söz geliyor mu aklınıza?

Ya da Luke’un hafızanıza kazınan bir repliği var mı? Ciddi bir şekilde oturup düşündüğünüzde bu karakterler oradan oraya sürüklenip, hikaye zırhı ve “deus ex machina”lar aracılığıyla rakiplerini alt etmek dışında pek bir şey yapmıyor. Çoğu zaman güçlenmek için çaba bile göstermelerine gerek kalmıyor, seçilmiş kişi olmak evrenin kurallarından muaf tutulmak gibi bir şey.

Hiçbirinin diğer karakterlerden ayrılmalarını sağlayan, belirleyici bir özelliği de yok. Karakter ve kişilik olarak olabildiğine sade, dümdüz tipler.

Tiyatronun gülen ve ağlayan maskelerini hepimiz biliriz. Bir de onların tam ortasında, rengini hiç belli etmeyen Nötr Maske vardır. Nötr Maske, hikayeye ana karakter oluştururken yazarın en iyi dostu olabilen güçlü bir araç. Hikayenin orta yerinde, bizi temsilen bulunan karakterdeki herhangi bir aykırı özellik izleyenleri hikayeden koparabilir. İzleyicilerin hikayenin bir parçası gibi hissedebilmesi için, aykırı özellikleri olmayan, mümkün olduğunca “karakter”den yoksun, kendileriyle özdeşleştirebilecekleri  bir ana karakter yazabilmek, başarıyı da yanında getiriyor.

Yüzüklerin Efendisi serisinde bilge büyücüler, efsanevi savaşçılar, cüce beyleri, elf prensler derken binbir türlü karakterle karşılaşıyoruz. Ana karakterimiz Frodo ise bütün bu karakterlerin arasında bizim bir temsilcimiz olarak olabildiğine normal, olabildiğine basit bir kişiliğe sahip.

Karayip Korsanları serisi de bu durumun güzel bir örneği. Ana karakter William Turner olduğunda Jack Sparrow gibi bir karakter filme muhteşem katkılarda bulunurken; devamında gelen filmlerde senaryonun Sparrow üzerine oynayıp onu ilgi odağı yapması kaliteyi ve seyir zevkini azaltıyor. Jack Sparrow’un tam anlamıyla ana karakter olduğu “Karayip Korsanları:Gizemli Denizlerde” filminin, serinin en çok eleştirilen filmi olmasına şaşırmamak gerek.

Bu durum süperkahraman filmlerinin başarısında da rol oynuyor.

Tony Stark zırhını giydiğinde Nötr Maskesini takıyor ve izleyen kişi kendini o zırhın içine koyabiliyor. Iron Man 3’ün başarısızlığında filmin Iron Man yerine Tony Stark’ın sorunlarına odaklanmış olmasının payı büyük. Panik atak ve anksiyete geçmişi olmayan bir izleyicinin Stark’ın yaşadıklarını benimseyip filmden keyif almasını beklemek güç.

Nötr Maskenin yanı sıra başarılı serilerdeki ana karakterlerin neredeyse hepsi “seçilmiş kişi”.

Yüzük Sauron’un elinden düştüğü anda bir Hobbit’in parmağına uyacak şekilde küçülüyor; Harry daha kundaktayken dünyanın en korkulan büyücüsünü def ediyor; Luke normalde 5 yaşında başlayan ve yıllarca süren Jedi eğitimine kocaman adamken başlayıp, bir kaç ay içerisinde evrenin en güçlü Sith’ini yenebiliyor.

Fakat burada önemli bir detay var. “Seçilmiş kişi” eğer Nötr Maske olmazsa inanması güç, absürt bir karaktere dönüşebilir.

Tony Stark bir gecede astrofizik alanında uzmanlaşabilirken, Bruce Wayne dünya üzerindeki bütün dövüş sanatlarında siyah kuşak sahibi olup, dünyanın en prestijli okullarında da eğitim görebiliyor. Normal bir insanın bunları bir ömre sığdırması imkansız. Genel izleyicinin kendini hikayeye yerleştirebilmesi için kostümlerine ihtiyaçları var.

Bir dahaki sefere bir film için “sürükleyici” övgüsünü yaptığınızda bir düşünün; ana karakter film boyunca oradan oraya sürüklenip duran; ayırt edici belli karakteristik özellikleri olmayan sizin benim gibi sıradan birisi miydi?

Eğer geleceğin kült kitabını yazma niyetindeyseniz ya da modaya uyup kendi sinematik evreninizi oluşturmak isterseniz, ana karakterinizi yaratırken bu özelliği es geçmeyin. Bu denli başarılı olmuş serileri yaratan yazarların bir bildiği vardır herhalde.

Popüler İçerikler

Melih Gökçek, Ankapark’taki Transformers'ları İhtiyaç Sahibi Ailelerin Hakkı Olan Sosyal Yardımlarla Almış!
Donald Trump'tan Esad Rejiminin Çökmesine Açıklama: "Suriye'nin Anahtarı Türkiye'nin Elinde Olacak"
Antakya Milli Eğitim Müdürlüğü'nden Skandal Karar: "Kız Öğrenciler Ön Koltukta Oturtulmasın!"
YORUMLAR
31.03.2022

+Kadere inanırmısın neo ? -Hayır ! +Neden ? -Çünkü hayatımı yönlendiremediğimi düşünmeyi sevmiyorum !

31.03.2022

Mantıklı olabilir. Bazı kitaplarda da bunu görürüz. Tom Sawyer sıradandır. Gulliver de sıradandır. Ayrıca Kaptan Ahab da , Jan Valjean da , çok üst düzey karakterler değildir. Çalıkuşu Feride de aynı özelliği taşır. Bir Disney filmi olan Frozen'de de Elsa üst düzey karakterdir ancak Anna ve Christoph bir o kadar da sıradandır. O filmi de izlettiren onların maceralarıydı. Keza Titanic'de Jack Dawson da böyleydi. Cingöz Recai karakteri son derece akıllı bir adam olmasına rağmen bir o kadar da toplumun içinde asla sırıtmayacak kadar sıradandı. Benzer şekilde Agatha Christie'nin baş kahramanı Dedektif Poirot da akıllı fakat sıradan, hatta 60'ını geçmiş bir karakterdi. (Not: Öff amma yazdım lan) :D

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ