İkinci dinlediğim hikâye daha felaket...
Dedim ya, söylediği 17-25 değil, sonrası. Sarraf, 17-25’ten sonra da Halkbank’ta gemilerini yürüttü. Gelgelelim, ABD’deki davada 17-25 sonrasına nedense pek girmedi.
“Ne demek istiyorsun?” diyorsunuz.
Sarraf’ın, ABD’de, rüşvetle hapse cep telefonu soktuğunu hatırladınız mı? İşte anlatılan o ki, Sarraf, o telefonla Türkiye’den “birileriyle” görüşüyor, savunma stratejisini planlıyordu.
Noktaları birleştirelim...
Sarraf’ın, 17-25 soruşturmalarından nasıl kurtulduğunu bilmiyorsanız, söyleyelim. Kendisi ABD’de anlattı. “Bazı etkili hukukçuların” aracılığıyla, bahşişini peşin ödeyerek çıkmıştı. İşte Sarraf, ABD’deyken de tarihi tekerrür ettirmek istemiş, cep telefonuyla aynı “etkili hukukçularla” görüşmüş, akıl almıştı.
Gelelim üçüncü parçaya...
Halkbank Genel Müdürü, Hakan Atilla’yı yalnız bırakma kararını kendi başına almadı. Sarraf davası stratejisini, arkada “birileri” planladı. İşte Sarraf’ı 17-25’te çıkaran, ABD’deyken onunla görüşen kimse, Halkbank’ın savunmasını yöneten de aynı akıldı. Teşkesenlioğlu, belki de çok yetenekli olduğu için değil, geçmişindeki FETÖ kamburunun da etkisiyle, en çok söz dinleyen olduğu için o koltuğa oturtuldu.
İşte Atilla’nın anlattıklarındaki boşluklar böylece doldu. Koca devletin geleceğini kime emanet ettilerse, o bir tercih yaptı. Ne Türkiye’yi ne milletin cebini ne de Halkbank’ın itibarını düşündü. Sarraf Sarraf Sarraf, para para para dedi. Sarraf dışarı çıktı, Hakan Atilla içeri girdi, Halkbank yargılandı, dolar fırladı, millet daha da yoksullaştı.
O tercih de yapan da keşke bir gün sorgulansa...
Hakan Atilla sırtında kaç hançer olduğunun farkında mı bilmem. Ama Sarraf’ın bütün günahlarını devrederek çıkması için bir kurban gerekiyordu. Umarım, Sarraf’ın bile “İşimize taş koyuyor” diyerek hazzetmediği Atilla, “seçilmiş kurban” değildir. Eğer öyleyse yazık, çok yazık!
Herkes Ali Babacan’a, Atilla söyleşisinden sonra bir şeyler sordu. 17-25 Aralık’ı FETÖ parantezine alsak ya da zaten öğreneceğimizi öğrendik desek bile 17-25’ten sonraya dair hâlâ büyük bir karanlık var. Babacan’ın bu dönemi aydınlatması, Türkiye’nin geçmişinden çok geleceğini ilgilendiriyor.
Konuştukça kapıları açacak, kirlerimizden arınacağız. Bileğimizdeki pranga, gözümüzdeki bağ çözüldüğü gün, esaretimiz uzak ama görünür olacak.
Daha ne kadar böyle pis işler öğreneceğiz?! Zavallı halk olarak daha ne kadar böyle rezilliklerin arkasında emeğimiz, hakkımız, paramız yitip gidecek?! Hakkımı helal etmiyorum bu düzeni gütmüş olanlara, hala da güdenlere!....
Hakan Atilla ve Rıza Sarraf neden tutuklandı ki o kadar ciddi suçlamalar yapıldı ki nasıl harika savunmalar yapıldı da saliverildiler.