İç kesimlerdeki konumu yüzünden denize kıyısı olmaması, Makedonya'nın bir tatil yeri olarak göz ardı edilmesine neden oluyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde bulunan milli parkları, etkileyici sıradağları ve büyüleyici gölleri ile görülmeye değerdir. Biz Onedio olarak eğer bir gün Kuzey Makedonya'ya yolunuz düşerse mutlaka ziyaret etmeniz gereken 13 lokasyonu sıraladık!
Mavrovo, Makedonya'nın en büyük milli parkıdır. Sahip olduğu eşsiz manzaralarla doğa severlerin mutlaka görmesi gereken lokasyonlardan biridir. Mavrovo Dağı'nın zirvesi, bölgenin en yüksek noktasıdır ve dağcılar arasında oldukça popülerdir. Dağ, kış sezonunda kayak merkezi olarak da kullanılır. 10 kilometrik bir alanı kaplayan Mavrovo Gölü yüzmek, tekne turuna çıkmak ve balık tutmak için oldukça ideal. Park içinde bulunan St. Nicolas Kilisesi de görülmeye değerdir. Ziyaretçiler burada kamp yapabilir ve Mavrovo Milli Parkı'nın huzurlu ortamında birkaç gün geçirmelidir.
Ana yerleşke, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde bulunan Ohri Gölü'nde bulunmaktadır. Bu tarihi kent, ülkenin en büyüleyici noktalarından biridir. Kentte, tarihi milattan önce 4. yüzyıla uzanan yapılar bulunur. Ohri'ye yolunuz düşerse mutlaka Samuel Kalesi'ni ziyaret edin. Şehir, Ohri Yaz Festivali'nde oldukça kalabalıktır.
Baba, Nitze ve Kajmakčalan sıradağlarının içinde yer alan Bitola, Makedonya'nın en büyük ikinci şehridir. Turizm endüstrisinin daha eli değmemiş bu şehir zarif galerileri, müzeleri ve restoranlarıyla Makedonya'nın gizli kültür merkezi olarak da bilinir. Neoklasik binalar şehre olağanüstü bir hava katar. Bitola Müzesi'ni mutlaka gezmelisiniz. Ayrıca şehirdeki cami ve kiliseler de görülmeye değerdir.
Makedonya'ya gitmişken mutlaka başkent Üsküp'e uğramalısınız. Vardar Nehri üzerinde bulunan şehir, Avrupa'nın ticaret merkezidir. Uluslararası bir seyahat istikametine dönüşen Üsküp, zamanında Romalılar, Sırplar ve Osmanlılar tarafından yönetildiği için tarihi olarak oldukça zengindir. Zengin mimarisi, şehrin renkli geçmişini yansıtıyor ve farklı bir atmosfer yaratıyor. Osmanlı döneminden kalma camileri ve komünist dönemin heybetli yapıları arasında sanki zamanda bir yolculuk yaptığınızı hissedebilirsiniz. Şehrin meydanında her 8 Eylül'de Bağımsızlık Günü kutlamaları yapılıyor. Bu tarihte şehir havai fişekler, geçit törenleri ve konserlerle canlanır.
Bu şirin kasaba, Osogovo Dağı'nın eteklerinde, sönmüş bir yanardağın kraterinde bulunuyor. Orta çağda inşa edilen köprüleri ve kuleleriyle tanınan Kratovo, Arnavut kaldırımlı sokakları ve rustik taş binalarıyla oldukça tatlı bir atmosfer yaratıyor. Tavacka Nehri ile ayrılan Kratovo, modernleşmeden önce bir maden kasabasıydı.
Çeşitli ekolojisi ve yürüyüş parkurları ile tanınan Pelister Milli Parkı'nda yürüyüşe çıkmak gibisi yok. Parkta yürüyüş yaparken zengin flora ve faunayı görebilir ve bir karaca, yaban domuzu ya da bir kırmızı gagalı dağ kargasıyla karşılaşabilirsiniz. Aynı zamanda kış sezonunda bir kayak merkezine dönüşen Pelister'ın boş olduğu bir sezon yok. Muhteşem doğal kamp alanlarının yanı sıra parkın çevresinde çok sayıda otel bulunur. Park, Bitola'ya sadece 30 km uzaklıktadır.
Ilıman iklimi ve nispeten sakin kumsalları ile Struga, deniz kenarında bir inziva yeri olarak bilinir. Burada çok sayıda göl sporu yapabilir, nehrin kenarındaki kafelerde oturabilir ve uygun fiyatlı otellerde keyif çatabilirsiniz. Struga, çevredeki orman ve dağ manzarasının tadını çıkartabileceğiniz bir yerdir. Kara Drin Nehri şehri ikiye böler.
Milattan sonra 5. yüzyılda Roma İmparatorluğu döneminde inşa edilen Üsküp Kalesi, şehrin en yüksek noktasında bulunur. Yüzyıllar boyunca doğal afetler yüzünden zarar gören kale, günümüzde bir Osmanlı Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Heraclea Lyncestis, büyüleyici bir geçmişi olduğu için kültür sevdalılarının Makedonya'daki favori noktalarından biridir. Milattan önce 4. yüzyılda Makedon Kralı II. Phillip tarafından kurulan şehir, Yunanlılar tarafından işgal edilince Helenistik elementler kazandı. Daha sonra Bizanslılar tarafından yönetilmeye başladı. Ziyaretçiler Antoninus Pius döneminde kullanılan antik tiyatronun etrafında dolaşabilir ve Bizans mozaiklerini inceleyebilirler.
5000 hektarlık bir alana sahip olan Matka Kanyonu, doğa sevdalısı ve macera ruhlu ziyaretçiler tarafından sık sık işgal ediliyor. Komplekste yürüyerek veya tırmanarak ziyaret edebileceğiniz 10 doğal mağara bulunuyor. Aynı zamanda karanlık çağlara dayanan manastır kalıntılarını da görmeniz mümkün. Cam gibi suları ve sarp geçitleri ile Matka Kanyonu ülkedeki en güzel manzaralara sahip. Kompleksin içinde ziyaretçilerin gezilerinden sonra dinlenebilecekleri yerler de bulunuyor.
Ohrid şehrinde bulunan Aziz Yuhanna Kilisesi, Bizans mimarisi ile yapılmıştır. Ohri Gölü'nün yanına yapılan kilise, sarp kayalıkların üzerinde bulunuyor ve inanılmaz bir manzarayı ziyaretçilerin ayaklarının altına seriyor.
Şehrin sembolü olan Makedonya Meydan, 18.500 metrekare büyüklüğündedir. Eğer meydana giderseniz, Büyük İskender'in 33 metre boyundaki heykeli de dahil olmak üzere bir sürü devasa heykel görmeniz mümkün. Ayrıca meydanın yakınındaki kafe ve restoranlara da bir uğramanızı öneririz.
Vardar Nehri üzerinde bulunan Taş Köprü'de Üsküp'ün sembollerinden biri sayılıyor. 'Fatih Köprüsü' olarak da bilinen köprü, 214 metre uzunluğunda ve 6 metre genişliğindedir. Köprü oldukça önemli tarihi olaylara şahitlik etmiştir. Mesela İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından köprüye patlayıcılar yerleştirilmiş, ancak Üsküp'ün kurtuluşuyla patlayıcılar etkisiz hale getirilmiştir.
Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım...
Gostivar'a yolunuz düşerse meydandaki kilisenin karşısındaki pastaneden boza için. Üsküp'te Alüş abinin oteli Hotel De Koka'da kalın. Ohri'ye sakın günübirlik gitmeyin. Otoyolda ardı arkası gelmeyen gişelere paralarınızı saçmaya hazır olun. Midenize biraz saygınız varsa simitpoğaça yemeyin. Kış aylarında buz tutan kaldırımlarda attığınız adıma dikkat edin.