Hayal Köseoğlu yaptığı paylaşımda; 'Son olayları takip ediyorum. Çok küçük yaşta sektöre girmiş bir insan olarak söylüyorum, oyunculuk sektörü dışardan ışıl ışıl görünen acımasız bir çark sistemidir. Sisteme öyle ya da böyle ait olmayı reddederseniz sizi çiğneyip atar. En en en tepedeki oyuncular için de bunu söyleyebilirim ki bireysel değeriniz minimumdadır. Sattığınız ürün kendiniz olduğunuz için de tam olarak öyle hissettirir sektör size; satılacak bir ürün gibi. Bir kere kurumsal sektördeki gibi bir hiyerarşi yoktur. Her setin kendi içinde bir hiyerarşisi vardır. Maalesef bu hiyerarşi de kimin daha cazgır, daha acımasız olduğuna göre şekillenir. Karşılıklı saygıya ve sevgiye dayanan çok az set vardır. Ben kariyerimde çok şükür öyle birkaç sete denk geldim. Ama genel olarak bireysel değeriniz, fiziksel ve mental sağlığınız, özel hayatınız, emeğiniz, yeteneğiniz, yaratıcılığınız ve en önemlisi mutluluğunuz hep son sıralardayken yapımcı, kanal ve markaların ceplerini dolduran paralar tartışmaz ve değişmez şekilde birinci sıradadır. İkinci sırada da birtakım 'güçlü' adledilen insanların egoları gelir. Dengelerin çok değişik olduğu, sınırların çok belirsiz olduğu, cinsel tacizin, psikolojik şiddetin bile neden olduğunu bilmediğim bir şekilde normalize edildiği vahşi bir ormandır bizim sektör. Dikkat etmezseniz ve iyi mesafeleriniz yoksa çok yıpranırsınız, çok yaralanırsınız. Üstüne üstlük sözleşmelerde oyuncuyu koruyan tek bir madde yoktur. Oyuncu her açıdan sömürülebilir ve bu normaldir. Sömürülmek istemeyen oyuncunun iş bulamayacağı da zaten baştan size söylenir. Ben şahsen geçen sene özellikle babamın kanser olmasıyla birlikte yaşadığım yıpranma ve yılların birikmesiyle birlikte çok yorulduğumu fark ettim. Kısmetse bir sene ara vermek istiyorum. O yüzden resim sitemi kurdum, e-ticarete girdim, kendi senaryolarımı yazmaya başladım çünkü ruhumdan taviz vermekten ve satılacak bir ürün gibi görülmekten çok yoruldum. İnşallah maddi olarak bir sene dinlenebilecek fırsatı yaratabilirim kendime çünkü 15 yaşından beri bu sektörde çalışıyorum ve bazı istisnai, şükürlük durumlar dışında davulun sesi gerçekten uzaktan hoş geliyor. Kısacası; anlıyorum kardeşim geçmiş olsun.' dedi.
Bu arkadaş neden sürekli bizde deriniz abi ya! kafasında takılıyor. Seçim olur taraflardan birine mektup yazar. Bir olay patlar direkt mevzuya girer.. Kurtarıcı rolü kahraman rolü üstlenmeyi seviyor gibi de ablacım sektörde öyle bir derin iz bırakmışlığın yok saçma sapan karakterler dışında bir oyunculuğun yok hani neyin çabası bu anlamadık. Bide şu oyuncu tayfasının ''sektör çoh zor'' mızmızlanmasından gına geldi. Sanırsın asgari ücrete güneşin altında çalışıp servislerde takır tukur evlerine dönüyorlar. Zorsa girin bir fabrikaya 2 ay dayanabiliyor musunuz görürüz.
Şu şartlara sahip olmayan kaç iş yeri vardır merak ediyorum, zira özelde çalıştım orası ayrı dertti, şimdi kamudayım orası da ayrı dert dolu. İnsan kalitesi düştükçe düşüyor, belki de asıl meseleyi çözmedikçe bu gibi olayları daha çok okuyacağız.
Sektör diye bir başkaldırı filmi yapılabilir…