Gerçi insan siz bilginiz olmadan çok önce de vardı. Tüm o sembolleri anlamadan, konuşmayı öğrenmeden çok önce vardınız ve konuşmayı öğrenmemiş her çocuk gibi tamamıyla özgündünüz.
Olmadığınız birisiymiş gibi davranmıyordunuz. Hiç bilmeden kendinize güveniniz tamdı, sevginiz tamdı. Bilgiyi almadan gerçek benliğiniz olmakta özgürdünüz çünkü diğerlerinin tüm o görüş ve hikayeleri kafanıza girmemişti. Zihniniz bilgi dolu ama nasıl kullanıyorsunuz? iş kendinizi tanımlamaya geldiğinde hangi sözcükleri kullanırsınız? Aynaya bakınca, gördüğünüzden hoşlanıyor musunuz yoksa bedeninizi yargılayıp tüm o sembolleri kendinize yalan söylemekte mi kullanıyorsunuz? Fazla uzun, fazla kısa, fazla şişman, fazla zayıf olduğunuz gerçekten doğru mu?
Güzel olmadığınız gerçekten doğru mu? Hakkınızda verdiğiniz tüm hükümleri görebiliyor musunuz? Her hüküm yalnızca bir kanıdır; yalnızca doğduğunuzda orada olmayan bir görüş. Hakkınızdaki düşünceleriniz, kendinize dair inandığınız her şeyin nedeni öğrendiklerinizdir. Kanıları anne, baba, kardeş ve toplumdan öğrendiniz.
Size bir beden nasıl olmalı konulu imgeler yolladı onlar; sizin hallerinizle, nasıl olmanız gerektiği ile ilgili tüm fikirleri beyan ettiler. Size bir MESAJ verdiler siz de kabullendiniz şimdi nasıl olduğunuza dair birçok fikre sahipsiniz, ancak gerçek bu mu?
Mesele bilgide değil, bilginiz çarptırılmış bir şekline inanmakta işte yalan dediğimiz de budur. Hangisi gerçektir? Hangisi sanal? Farkı görebiliyor musunuz? Yoksa kafanızda konuştuğunda gerçeği çarptıran ve inandıklarınızın gerçek şeyler olduğuna size temin eden o sese mi inanıyorsunuz?