Eril enerjimizi babamızdan alırız. Eril enerji etken ve harekete geçen, alan tarafımızdır. Tüm eylemlerimizi, iş bitirici yanımızı, para ile olan ilişkimizi eril tarafımızla sağlarız. Gelecek kaygımızda babamızla kurduğumuz ilişkiye bağlıdır. Şayet küçük bir kız çocuğu babasından yeteri kadar destek, sevgi ve ilgi alamadıysa hayata karşı güvensiz ve kaygılı olacaktır. Bu erkek çocuğu için de geçerlidir. Hatta erkek çocuğu yetişkin olduğunda babasını ne kadar pasif algıladıysa tam tersi çapkın, etken ve baskın eril olma eğilimi; ne kadar çapkınsa o kadar da pasif dişil halini ön plana koyacaktır.
Hepimiz annemize sevgimizi ispatlamak için uğraşırız. Çoğu zaman annemizin babamız ile ilgili bize anlattığı hikayeye inanırız. Hikayede yer alan sevgiyi, ilgiyi ya da eksikliklerini kendi gerçeğimiz yaparız. Oysa babamızla kurduğunuz bağ çok daha farklıdır. Kendi gözümüzle baktığımızda resme, biz babamızı annemizin eşi olarak mı görüyoruz yoksa babamız olarak mı?
Aslında her iki cinsi de dünyaya getiren annedir. Önce kendi ile sonra dünya ile bağ kurmamızı da annemiz sağlar. İşte tam da burada onun bize anlattığı hikayeleri mi gerçeğimiz yapıyoruz?
İkinci doğuşumuzu sorgularken bir şeyi fark etmeliyiz; annemiz ve babamızla aramıza üçüncü şahıslar girmeden ilişkimiz nasıldı? Bizim için baba ya da anne olguları ne ifade ediyordu?
Hem eril hem de dişil tarafımız anne ve babalarımızın bizim üzerimizdeki varlıkları ile şekilleniyorsa sağlıklı bir insan olmak için bu iki olguya daha derinden bakmaya ihtiyacımız var. Bakarken de kurban rolünü üstlenmeden, kendimize acımadan ya da ailemize kızmadan yapmalıyız. Çünkü onların içinde de kendi anne ve babalarının varlığının mevcut olduğunu unutmamalıyız.
Şayet ikinci doğumumuzu göze alıyorsak, ilk kural objektif olmaktır. Kendimizi tanıma yolunda sebep ve sonuçlarından çok, şu an kim olmaya karar verdiğimiz ve bunun için nelerden vazgeçmeyi göze aldığımıza bakmalıyız. Eski ben ile şimdiki beni karşı karşıya getirip konuşturmalıyız .
Eski benim gözümde babam nasıl biriydi? Şimdiki benim ona söyleyecekleri neler? Ya da babamın eşi olarak annemin bana anlattığı hikayelerin içinde ben ne kadar varım? Bu sorunların cevaplarını bulmak zorundayız.
Annemizin, babamızın eşi olarak anlattığı biz ile, babamın bize hissettirdiği duyguları karşılaştırmalıyız. Bu duygular arasında ne kadar benzerlikler var? Kalbimizdeki baba kim ya da anne? Bu sorulara cevap bulmalıyız. Çünkü genelde bize anlatılan hikayelere inanma eğilimimiz vardır. Hissettiklerimizi bile bu hikayelerin üzerine inşa ederiz.