Bu dönemde millileştirilen şirketler arasında su, demiryolu, tramvay, rıhtım, kömür madeni, telefon, elektrik, havagazı, bakır madeni, kömür madeni işletmeleri vardır. O dönem ulusal sanayi kuruluşları çok ucuz bedellerle satılmamış, tersine yatırım yapılarak kurulmuştur.
Atatürk’ün sözleriyle, kamu iktisadi kuruluşları kâr etmek için kurulmuşlardır ve gerektiğinde satılabilirler. Ancak bu satışın temel koşulu, toplumun ortak yararının oluşmasıdır. Ahmet Taner Kışlalı buna açıklık getirmektedir:
“Bu ortak yararın da üç olasılığı bulunmaktadır: Zarardan kurtulma, daha ileri bir teknolojiye geçme, ekonomik gücü halka yayma... Eğer zarar eden değil de, kâr eden bir kuruluş özelleştirilmek isteniyorsa, daha ileri bir üretim düzeyine geçmek söz konusu değilse, ekonomik güç halka değil de, iç ya da dış bazı odakların eline geçecekse; özelleştirmede ‘toplumun ortak yararı’ bulunduğundan elbette ki söz edilemez.”
Üretmese bile denetimi düzgün yapmalı. Serbest piyasa adı altında her şeyi halka bırakınca birbirini s.kmeye çalışıyor.
2022 yılında konuşulacak konu bile değil liberal ekonomi diyoruz ama devlette piyasanın içinde olsun istiyoruz. Bizi bu teorik çelişkiler mahvetti hala aynı noktadayız. Batılı olalım ama çok olmayalım vs gibi.
Ekonomist değilim fakat fikrim şu: Temel ihtiyaç sayılabilecek şeyler zaten devlet elinde olmalı (Telekomünikasyon-Posta-Elektrik vb işler) ve özel firmalara satmayacak şekilde dengeli bir rekabet ortamı oluşturmalı veya esnek bir yapıda olmalı. Yarın öbür gün firma kapatsa, nasıl bir kriz oluşacağını kestirebilen var mı ?