Aytül Yükselici Yazio: 1950'lerden Günümüze Değişmeyen Irkçılık: Them

Son zamanlarda herkesin bahsettiği diziyi bir heves oturdum izlemeye. Bilmeyenler için bir özet geçeyim. Dizi 1950'li yıllarda genellikle beyaz ailelerin yaşadığı yere taşınan siyahilerin başına gelen konuları anlatıyor.

Dizi daha ikinci bölüm de öyle noktaya geliyor ki, psikolojik gerilimden sarsılıyorsunuz.

Bazı yılların genel bir konusu oluyor. Son iki yılın konusu da psikoloji sanırım. Ne kadar Türk dizilerindeki psikolojik şiddetten kaçmaya çalışsak da Amazon Prime’da bile aynı şeye yakalanıyoruz. Sanki deliliği meşhur etmeye çalışıyorlarmış gibi bir durum hissediyorum. Evet her dönemin, her insanın kendi içinde yaşadığı sıkıntılı durumlar var. İzlerken öyle geriliyorsunuz ki herkesin deliliğine hak verir halde buluyorsunuz kendinizi.

Aynısı bizim dizilerde de var. Son günlerde reyting rekorları kıran dizilere bir

bakın; herkesin psikolojik bir hastalığı var. Ama kimse doktora tedavi olmaya gitmiyor. Hatta tam tersi izleyiciyi öyle bir noktaya getiriyorlar ki “Ee canım bu kız delirmesinde biz mi delirelim?” diyoruz. Gerçek hayatta da dizilerde de herkes delirmekte özgür, yeter ki doktora gidin diyorum.

Psikolojik rahatsızlıkların aslında şeker hastalığından bir farkı var mı? Şeker hastası olunca şekerinizi ölçüp insülin alıyorsanız, psikolojik sıkıntılar içinde doktora gidip ilaçlar almalısınız. Dünyada bu durum ne zaman normalleşip herkes tedavi olursa bütün işler yoluna girecekmiş gibi geliyor.

Yeterince psikolojiden bahsettiysek dizimize geri dönelim. Dizi benim gerim gerim gerdi.

Çünkü aklım ve mantığım sadece ten renginden dolayı bazı insanların kendileriyle aynı mahallede oturmasını hak göremediği insanlara eziyet etmesini izliyoruz. Bilen biliyordur 1950’li yıllarda Amerika’da siyahiler aslında herkesin hakkı olan birçok şeyi elde etmek için savaştı, sırasını bekledi. Buna boş otobüs koltuğuna oturmak dahil.

Irkçılık var mı hâlâ var, evet. Bir insanın doğduğu yer, doğduğu din hayatta sahip olduğu bazı imkanlardan dolayı kendini başka insanlardan üstün görme durumu ne yazık ki hiç bitmiyor. Bence hayatımızın her anında psikolojik bir şiddet olarak karşımıza çıkıyor. Sanırım insan öyle ezik bir ruh ki sahip olduğu imkan ölçüsünde kim kime ezebilirse eziyor. Artık bu hayatlarımızın öyle büyük bir parçası olmuş ki kimse kimseye itiraz etmeden sessizce yaşayıp gidiyor. Kendi sadece ünlü diye altındaki çalışanları ezen, ya da üst düzey çalışanların altındakilerin hakkını yemesi bunların hepsinin ırkçılıktan farkı yok.

Kendimizi değiştirirsek dünya değişir lafı var ya... Önce kendimizi değiştirmekle başlayalım. O dolu atıp boş tutan, her fırsatta hayat dersi veren ünlülerimiz mesela. Çalıştığınız insanlara nasıl davranıyorsunuz? Hepimiz kendimizi bir gözden geçirelim. Yıl 1950 değil, 2021.

Instagram

Popüler İçerikler

Wanda Nara ile Yasak Aşk Yaşadığı Öne Sürülen Keita Balde Sivasspor'dan Gönderildi
Bakanlığın Gıda İfşaları Devam Ederken En Fazla At ve Eşek Etinin Satıldığı Şehirler Belli Oldu
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
YORUMLAR
23.04.2021

SMA-1 hastası Miran'ın #zolgensma tedavisine ulaşması için SADECE 40 GÜNÜ KALDI... Her geçen gün değil artık saatler, dakikalar ve hatta saniyeler Miran'ın aleyhine işliyor... Miran'ın #zolgensma ilacına ulaşamadığı her gün Miran'dan çok şey alıp götürüyor... Miran'ın dayanma gücü, kaslarındaki kayıplar nedeniyle her geçen saniye azalıyor. Acıları ise her gün artıyor. MİRAN'IN ÖLMESİNE İZİN VERMEYİN‼️ instagram hesabı: #miranahayatol

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ