Karşıtlık bilincimizin en köpürdüğü dönemdeyiz belki de.
Sen çirkin olacaksın ki ben güzel olacağım,
Sen sağcı olacaksın ki ben solcu olacağım,
Sen şişko olacaksın ki ben “fit” olacağım,
Sen paradan şikayet edeceksin ki ben bolluğu tadacağım,
Senin az takipçin olacak ki ben “fenomen” olacağım,
Sen iktidar olacaksın ki ben muhalif kalacağım,
Sen yogaya karşı çıkacaksın ki ben yogaya konsantre olacağım…
Parklarda yoga, festivaller, konserler, isim isim sanatçılar yasaklanıyorken durmadan; yine bir duyarlılık testine girmiş gibiyiz değil mi?
Önce büyük bir endişe yasaklara karşı, sonra dikkatin tam o konuya yüzde yüz odaklanması ve yaşam biçimlerimizde, tutturduğumuz yaşam kültürümüzde ısrarlı bir konsantrasyon… Ah, bütün parklar yogilerle doldu bile… ve sayısız konser programı Melek Mosso ile…
“Ben ve onlar” dünyamızı, her şeyin iki yüzü olduğu bilincine getirmek nasıl olur acaba?
Ve öylesine sakin bir yerden zaten sahip olduğun, sevdiğin, beğendiğin yaşam geleneklerini ve yeniliklerini her seferinde bir karşıtı dize getirmek için değil de sırf sen sevdiğin için sevsen…
Konserler, festivaller, kamusal alanlar, birlikte yaşama kültürümüz ve özgürlük anlayışımız için bu kadar uyarılmaya ihtiyaç duymamız da ciddi bir uyarı değil mi sahi?
Ezber tepkiler yerine, bilinçli yanıtlar vermenin zamanı gelmedi mi?
Ezber tepkilerde hep aynı figürlerle dans ediyormuşuz gibi; bir doz yasak, bir doz direniş, bir doz yasak, bir doz direniş… Sıkılmak?
Bilinçli yanıtlarda ise; gerçek bir koreografimiz var mesela, öyle düşünelim.
Dışarıdan bir ses gelse de başkaları başka zevklerde ısrar etse de seni beğenmese de sen kendi koreografinde ustalaşmaya devam ediyorsun. Eğleniyorsun, kendi yürüdüğün yolda izin derinleşiyor, başka türlü bir “var” olma hissini pekiştiriyorsun.
Ezber tepkiler mi bilinçli yanıtlar mı; söylesene?
Twitter
Instagram