Aynaya Baktığımızda Gördüğümüz Kişi Kim? Yansımam Gerçek Benliğimi İfade Ediyor mu?

Kızımın babası, annemin oğlu, kardeşlerimin kardeşi, ilk aşkımın ilk aşkı olmak dışında kalan kimliklerim sonsuz sayıda ve  sürekli değişiyorlar. Hayır hayır şizofren falan değilim. Tescilli akıllıyım. İşlerimin sorumlusu, dostlarımın sorunlusu, gündüzlerimin karıncası, karanlıklarımın çekirgesi, hayallerimin ağustos böceğiyim. Çok iyiyimdir. Gözünüze gölge düşse, kutuplardan kopup gelir yüzünüzü güldüren hızır olurum. Çok kötüyümdür.

Yanı başımda kahrolsanız ufuklara bakar anında toz olurum. Zorluklar benim ilacımdır, azimle vurur taşı delerim. Acıya dayanamam, ilk darbede upuzun devrilirim. Kusursuzum, en muhteşem insanlar bana tapınsın isterim. Çok berbatım, en sefil yaratıklar bile bana acısın isterim. Bu dünyaya ve sunduğu nimetlere doyamam, ölümsüz olmak isterim. Bu alem umurumda değil, şu an ölebilirim ve giderken ağzımın kenarıyla gülebilirim. Tanıdık mı geldi? Evet bildiniz, ben sizim ve bensizim.

Bensizlik ve sensizlik

Hayatımızın en önemli iki anı hakkında birinci elden bilgi sahibi değiliz. Ne doğduğumuz anı hatırlıyoruz, ne de öleceğimiz anı bileceğiz. ”Ben”in hayata gelme ve hayattan gitme sahnelerine tanıklık edemiyoruz.  Başlangıç ve sonumuza dair bu iki temel “özbilgiden” mahrum olmaya mahkumuz yani. Tabii korkuyoruz bu kadar belirsizlikten ve kendi varoluşumuza dair efsaneler uyduruyoruz. Öz ve sahici gerçekliğimizin eksikliğini etraftan üzerimize yansıyan, hatta yapışan izlenimler ve anılarla doldurmaya çalışıyoruz. Nasıl mı?

Bir aynanın içinde hapsolduğunuzu düşünün. Karşıya bakınca ne görürsünüz? Varsa eğer size bakan ve kendisini gören birini. Her ikiniz için de “ben” karşıdakidir. Karşıdakiler değiştikçe siz de değişirsiniz, her seferinde de içinizde hissedersiniz görüntüsü üzerinize yansıyan “ben”i. Varoluşunuz karşıdakine bağlıdır. Peki ya giderse ve kimse kalmazsa? Yansıtacak nesne bulamayan bir garip ayna olursunuz. Var olduğunuzu ispat edemezsiniz kendinize bile. Ölürsünüz. İçinizden kopan “sensizlik” ağıtı aslında bensizliğinizin feryadıdır.  Ya sizde yansıyan görüntüsünden memnun olacak yeni benler ararsınız ya da çatlayıp tuz buz olursunuz, alem aynasız kalır.

Kaydederken kaybedenler...

Evet, iki seçenek var: Ya kendine ait öz görüntüsü olmayan seyyar bir ayna olacağız ya da içinden çıkacağız o parlak ve pürüzsüz yüzeyli nesnenin ve kendimiz olacağız. Birincisi kolay ve bazen keyiflidir. Üzerinize yansıması düşenler gördüklerinden memnunsa siz de kendi sanal benliğinden mesut bir ayna olarak hayatınızı sürdürebilirsiniz. Kendi varlığınız ve yansımanız yoktur, görünmez adamla bin bir surat arası bir efsanesinizdir. Size bakanlar kendilerini severler ve bu arada siz de nasiplenirsiniz bu muhabbetten.

Bazen de tersi olur. Gördüklerinden hoşlanmayanlar ya da baktığı yerde kendinden başka sahici birini görmek isteyenler çıkar karşınıza, ve zorlanırsınız. Kafanız karışır ve içine hapsolduğunuz aynanın derinliklerine bakmaya başlarsınız kendinizi bulmak için. Tıka basa dolu bir dolabın dibini karıştırır gibi deşersiniz aynaya yansıması düşüp kaydedilmiş kimlikleri. Ve bir anda anlarsınız ki başkalarını kaydederken kendinizi kaybetmişsiniz. Aynayı kırıp çıkmak istersiniz ama içine hapsolduğunuz sırlı cam artık benliğiniz olmuştur. Eliniz gitmez kendinizi kırıp dökmeye. Şanslıysanız aynaya bakıp kendini değil sizi gören biri elini uzatır, cesaretiniz de varsa tutup çıkarsınız; ayna arkanızdan tuz buz olur. Efsaneye de inanmayın, kırık ayna gören şanslı olur. 

Dr. Ecmel AYRAL

Facebook

Twitter

Instagram

LinkedIn

YouTube

Popüler İçerikler

Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
YORUMLAR
12.10.2022

Ben senim,sen bensin… 🤯

12.10.2022

Klavyene sağlık 😅😅😅😅

TÜM YORUMLARI OKU (59)