Yaklaşık 2 milyonluk bir öğrenci grubunun tamamına uygun bir müfredat hazırlamak mümkün mü? Türkiye’de bugünkü müfredat, bu öğrenci topluluğunun yüzde 10’luk alt bölümünde yer alanlar için hazırlanıyor. Bu öğrencilerin her birinin farklı bir düşünce yapısı ve algılama dünyası var. Bir de eğitim sistemi okul başarısına odaklı olduğu sürece zekâ ve yeteneği, yani istidattı göz ardı etmekten kurtulamıyor. Oysaki öyle devam ediyor. Eğitimin amacı bütün çocukları ortancalar düzeyine getirmek olmadıkça eğitimde eşitsizlik sarmalı da çözülemez. Bir de kuşağında bulunduğumuz Batı eğitim sistemi ‘innovasyon’ süreci sonucu eğitim sisteminde bağışlayıcılık, merhamet, empati, minnettarlık eğitimi, uzlaşmacılık, yardımlaşma, alçakgönüllülük gibi kapitalizmin önemsemediği değerlerin bizim sistemimizde de dışarıda bırakıldığı düşünülürse, şansımız çok azalıyor.
İnsan beyninin sosyal becerileri düzenleyen alanlarının zihinsel becerileri düzenleyen alanları gibi eğitilmeye ihtiyacı vardır. Ezber odaklı ve teorik bilgi yükleyici eğitim sisteminde- ki bizimki tam olarak öyle- sadece tekrarlama vardır, itaati yüceltir, zihinsel itiraz, sorgulama ve yeni deneyimlere açık olma, eleştirisel düşünme önemsenmez. “Sorma, düşünme, itaat et” öğretilir. Bu beyin tabanlı öğrenme modeline aykırıdır, öncelikle Akademik başarı önemsenir. Öğrenmeyi bize hatırlatan eğitim sisteminde – ki bizimki asla böyle değil- ise bilgiye ulaşma yolları öğretilmelidir. “Önce doğru soru sor, sonra farklı düşün, yeni deneyimlere açık ol, daha sonra itaat et” denilir.