Eğitim 5.0’ın altyapısı olarak teknoloji, diğer tüm dinamikleri destekler ve mümkün kılar. Eğitim 5.0, özellikle toplum odaklı insansız teknolojilerden bağımsız düşünülemez. Bu teknolojiler, hazırlık sürecinden öğrenme, başarı ölçme ve geribildirim süreçlerine; sadece sınıf ortamına değil, sonrasına da efektif şekilde dahil olmalı.
Kişiselleştirilmiş eğitime baktığımızda, sınıf ortamında öğretmen her an her öğrencinin farklılıklarını takip edemeyebilir, sınıf ortamının dışına hakim olamayabilir ancak özellikle toplum odaklı insansız teknolojilerin öğrenme sürecine dahil olmasıyla, her bir öğrencinin bireysel öğrenme ve gelişim süreçlerini takip etmek mümkün olacaktır. Bunun için tabletlere kolayca indirebileceğimiz yapay zeka temelli eğitim programlarından, sınıf ortamına dahil olan dikkati ve duyguları (sıkılma, ilgi duyma gibi) tanıyan yapay zeka programları mevcut.
Eğitimde esneklik de, teknolojiyle mümkün oluyor çünkü sınıf ortamının dışında, öğrenciyi takip etmek ve eğitimini desteklemek mümkün; bunun temelinde de çevrimiçi öğrenme var.
Teknoloji sayesinde artık, dünyanın öbür ucundaki derse istediğiniz saatte
bağlanabiliyor, istediğiniz hocayla veya çalışma grubuyla canlı etkileşime
geçebiliyorsunuz.
Eleştirel düşünme ve problem çözme ile öğrenci katılımlı müfredatta da teknolojinin önemini görebiliyoruz; teknoloji, öğrencilerin öğrenme sürecindeki etkinliklerini, sürecin ne denli efektif olup olmadığını, eleştirel düşünme ve problem çözme yetilerinin ne derece kullanıldığını ve desteklendiğini ölçebiliyor; anlık olarak geri dönüş sağlayarak, öğrencilerin müfredattan ya da dersin işlenme şeklinden ne derece fayda sağladığını raporlayabiliyor.
Veri yorumlama gerekliliği zaten teknoloji ile ortaya çıkıyor. Teknoloji bu kadar gelişmiş değilken, bireyler, veriyi toplamak ve depolamak için çok fazla zaman kaybediyordu, bu sebeple ana yetenek verinin en efektif şekilde toplanabilmesi ve depolanabilmesiydi. Şimdi bu işlemler saniyeler içinde gerçekleştiği için, asıl ihtiyaç ve gereklilik bu verilerin yorumlanması, değiştirilmesi ve geliştirilmesi. Kısacası teknolojiyle birlikte yeni bir yeterlilik alanı ortaya çıkmış oluyor.
Aynı şekilde, teknoloji, proje bazlı öğrenmeyi de destekliyor çünkü projeler, çalışma modelleri, gerçek dünyaya ait sorunlar ve engeller teknoloji ile simüle edilip öğrenciye sunuluyor ve yine teknoloji ile öğrencinin cevapları, başarısı ve eksiklikleri raporlanabiliyor.
Teknoloji entegrasyonunun belli bir süreci ve gereklilikleri var. Burada da en büyük görev öğretmene düşüyor çünkü en başta onun öğrenmesi, teknolojiyi tanıması gerekiyor ki, doğru şekilde öğrencilerin kullanımını sağlayabilsin, doğru şekilde müfredata dahil edebilsin. Öğretmenin, öğrenmediği sistemde, aktif öğrenmenin gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır çünkü kendisi de ezber yapacak, ona verilen konulara anlam katmadan öğrencilere ezber olarak aktaracak, sınavları puanlayıp başarı ölçecektir.
Sonuç olarak;
Değişen dünyayla birlikte, geleceğin ihtiyaçları doğrultusunda pek çok mesleğin, yetkinliğin değişmesi kaçınılamaz. Bu sebeple, Eğitim 5.0 ile birlikte öğrencileri bu ihtiyaçlara ve değişime hazırlamanın, daha da önemlisi bu değişimi ve ihtiyaçları yönetecek yetilerle donatmanın gerekliliği reddedilemez. Bunun için de, öğrencinin aktif olarak öğrenmenin tüm süreçlerine dahil olduğu; okul ve sınıf ortamından bağımsız, dinamik ve sürekli bir öğrenme gerçekleştirdiği; öğrenmeyi, düşünmeyi, fikir üretmeyi, araştırmayı, bilgiyle ne yapması gerektiğini öğrendiği; öğretmenin de öğrenci olduğu, öğrencilerle birlikte öğrenme gerçekleştirdiği, destekleyici ve rehber görevi yürüttüğü bir sisteme doğru reform gerçekleşmeli.
Twitter