Bu ilçelere ayak bastığınızda sanki oraya aitmiş gibi hissediyorsunuz ve geldiğiniz yere dönmek istemiyorsunuz. İşte bu hissi yaşatmayı başaran bu ilçeler arasında gitmediğiniz kalmamalı bu yüzden.
Bu ilçelere ayak bastığınızda sanki oraya aitmiş gibi hissediyorsunuz ve geldiğiniz yere dönmek istemiyorsunuz. İşte bu hissi yaşatmayı başaran bu ilçeler arasında gitmediğiniz kalmamalı bu yüzden.
'Türkiye'nin ilk sakin şehri' unvanına sahip şirin bir ilçe. Özellikle de, Sığacık sokaklarında gezerken yüzde yüz organik lezzetleri tatmadan es geçmemelisiniz.
Fotoğraf: @nadide.o
Her gidişinizde farklı bir özelliğini keşfedeceğiniz, Fırat'ın sesi eşliğinde yakamozu seyre dalacağınız büyülü bir ilçe. Tekne turuna çıkıp batık evleri gördükten sonra rakı yanında şabut balığı, göl kenarında haşhaş kebabı yenmeli.
Dünyanın 161. sakin şehridir Perşembe. Kafa dinlemek için gidilesi, kendi halinde bir ilçe. Yeşilin her tonunu görmeniz mümkün.
Eskisi yenisinden daha iyidir bu şirin ilçenin. Taş evleriyle, siren kayalıklarıyla, foklarıyla, Giritli Usta'nın dondurmasıyla, günbatımıyla kendine hayran bırakan bir diyar.
Fatih Sultan Mehmet'in Amasra'yı fethetmek üzere yola çıktığında burayı tepeden görmesiyle hayran olup hocası Akşemseddin'e 'Lala, lala, Çeşm-i Cihan bu mu ola?'(Dünyanın göz bebeği burası mı?') dediği rivayet edilir. Gittiğinizde benzer duyguları siz de hissediyorsunuz.
Her köşesi tarih kokan, yöresel yemeklerini tatmadan dönmemeniz gereken güzel ilçemiz. Merkez Pastanesi'inin dondurması da tadılmalı burada. En önemlisi de Kapadokya'nın önemli bir kısmını barındırıyor, e daha ne olsun?
Duru denizi, yemyeşil görkemli dağlarla çevrili ortamıyla tam bir tatil bölgesi; ki yaz aylarında nüfusun önemli kısmını Ruslar oluşturuyor. Gece eğlenceleri için de imkanları şahane.
Sis denizini gördüğünüzde içinde kaybolmak isteyeceğiniz, eski taş köprülerin eşlik ettiği, dört mevsim yaşanabilecek bir oksijen deposu. Pokut Yaylası mutlaka görülmeli.
'İç huzura ereyim, yorgunluğumu atayım, kafa dinleyeyim.' diyorsanız Kaş doğru adres. Hatta merkezi gezip bitirdiğinizde Kalkan'a da uğramalısınız.
Aya Yorgi Koyu, Delikli Koy, Ilıca'nın da etkisiyle ülkenin en iyi denizi Çeşme'dedir hiç tartışmasız. Elitizm yüzünden fiyatların pahalı olduğuna bakmayın, yerini bulduğunuzda gayet normal hesaplarla da karşılaşabiliyorsunuz.
Yerlilerinin anlattığına göre eski Bodrum'dan epey farklılaşmış olsa da, hâlâ Türkiye sınırları içerisindeki en iyi tatil mekanı.
Bol yeşilli dağları ve göz alıcı mavisiyle muhteşem bir tatil yeri ve yaşam şehri. Birbirinden güzel koyları keşfedilmeyi bekliyor.
Cruise gemisi bolluğu olan, genellikle İngiliz turistlerin tercih ettiği mis gibi bir ilçe. Son yıllarda betonlaşmaya direniyor ama Güzelçamlı gibi hâlâ bakir kalabilmiş yerleri de var.
Film seti gibi bir yer. Gökyüzünde kelebek gibi uçuşan yamaç paraşütçüleri eşliğinde lagün kıyısında yürümek gibisi yok. Plajın taşlı, balıkların bacaklarınızdan ısırması haricinde tek bir kötü yanı yok. Ayrıca bol bol İngiliz vardır.
Sokaklarda gezen Alman, Rus, İskandinav halklarıyla dikkat çeker. Ekimin ortasında bile 25 derece olması iyi yanıdır ama temmuz, ağustosta nemden bunalmak garanti.
Kelime anlamı Gürcücede 'kara orman' olan, adı gibi ormanlık bir yer. 'Sakin şehir' unvanına da sahip. Heidi Türkiye'de yaşasa kesin burada olurdu.
Berrak ve sığ denizi seviyorsanız kesin gidin, özellikle de Kum Denizi Plajı'na. Yazı ayrı güzel, kışı ayrı güzeldir Urla'nın. Merkezi çok tatmin etmeyebilir, bu yüzden İskele ve Çeşmealtı'na da mutlaka gidilmeli.
Cunda'daki Rum evleri, Şeytan Sofrası gezilmeli ve tabii ki de Ayvalık Tostu yerinde yenilmeli. Pek çok kumsalı da epey tatilci çekiyor.
Ayak bastığınız anda 'Bu zamana kadar neden gelmemişim?' diye kendinize kızacağınız bir ilçe. Bildiğiniz gibi dokusunu korumayı başarmış evleriyle ünlü. Ayrıca burada mutlaka lokum yenmeli.
Kartpostal gibidir burası. 'Tanrı, Bozcaada'yı insanlar uzun ömürlü olsun diye yaratmış.' demiş Herodot bile. Zaten sınırlı sayıda adamız var, onları da görmemek olmaz.
Çoruh'u izlerken tüm yorgunluğunuzun nehirle birlikte akıp gideceği yeşil diyar. Çoruh üstündeki tarihî köprüden saçlarınızı püfür püfür rüzgara vererek geçin, mıhlama yiyin, gözler yorulana kadar dağlara bakın.
Doğanın çok çok cömert davrandığı bir ilçe. Doğanın haricinde tarihiyle de önemli bir yöre. Efes, Meryem Ana, Artemis Tapınağı, Şirince evleri gibi yerleri görmek mümkün. Tabii ki şarap tatmadan dönmemelisiniz.
Denizinin şaşırtıcı derecedeki berraklığıyla, nefis bir dağ manzarasıyla, sakinliğiyle gönlünüzü kazanan minik bir ilçe. İzmir'in en küçük ilçesidir aynı zamanda. O kadar sessizdir ki, araba sesini bile kolay kolay duyamazsınız.
Safranbolu evleri gibi Anadolu'nun tarihî evlerini barındıran şirin bir ilçe. Yeşillikler içindeki bu ilçe, devlet tarafından koruma altına alınmış. Ayrıca 'sakin ilçe'lerimizden bir diğeridir. Burada Fenerli Ev'i de görmeden dönmeyin.
Arabadan çok bisiklet olan, her insanın ömründe bir kez gidip görmesi gereken sevimli bir ilçe. Burada tabii ki Gökova ve Akyaka'ya uğranmalı.
Gitmesi biraz meşakkatli ancak zahmete katlanıp gitmek lazım. Ülkenin en büyük adası ve sakin şehir unvanına sahip. Turistik bir havası yok ama hakkında sıkı bir araştırma yaptığınızda fantastik doğa oluşumları görmek mümkün, özellikle de 'Peynir Kayalıkları' harika.
Herkesin dilinde bir sahil kasabasına yerleşmek vardır ya, işte orası Datça. Her sokağı fotoğraf karesi gibi aklınıza işliyor. Dönüş vakti geldiğinde bir parçanız burada kalıyor. Ulaşımı kolay olmadığı için Bodrum ve Marmaris'in gölgesinde kalmış, iyi ki de kalmış!
Tam anlamıyla 'ortam' ilçesi. Haberlerini de duymuş olmalısınız, dünyanın en havalı semtleri arasında da gösterildi.
Güzelyalılılar kızmasın ama İzmir'in Türkiye içindeki konumu nasılsa, Karşıyaka'nın İzmir'deki konumu da öyledir. Varın siz düşünün.
Paylaşmayın kardeşim lütfen paylaşmayın bırakın yeni yerler görmeyelim gezmeyelim. İki kişi gidiyor diye hemen her yer ihaleye açılıyor.
yapmayın kardeşim güzel yerlerin reklamını yapmayın sonra popüler oluyor ve içine sıçıyorlar
karşıyaka yazıp Bostanlı fotoğrafı koymak mı