Akla kapı açtım, iradeyi elden almadım.
Youtube kanalımı açmamın ilk nedeni yaşadığım buradaki zorluklar ve sıkıntılardı aslına bakarsanız. Benim için özel olan, anlatamayacağım problemler yaşadım burada. O kadar hazırlanmama rağmen karşıma çıkan olay ve insanlardan dolayı tahmin edemeyeceğim zorluklar yaşadım. Bunları atlattıktan ve biraz daha rahatladıktan sonra ‘’aman ve dikkat’’ başlığı altında ‘’İnsanlar bunları yaşamamalı, bu yaşadıklarımı insanlara anlatmalıyım.’’ dürtüsüyle, fayda vermeyi seven biri olarak açtığım bir kanal oldu. Bunu insanlara elime bir kamera alarak anlatmaya başladım.
O sırada pandemi dönemine girdik. Pandemi patlayınca insanlar seksen m2’lik evlerinde güzelleştirmeye başladığımız hayatlarımızı izlemeye başladılar. Daha önce herhangi bir çekim tecrübem olmamasına rağmen içinde bulunduğum durumu kanıksamaya başlıyor ve gelişmeye devam ediyordum. Ailemin dışında birilerinin sevmesi ve birilerinin haz etmemesi durumu, hakaretlerin ve övgülerin gelişini aynı anda yaşıyordum. Ekranda olmanın tadı da damağıma çalınmıştı. Hepsi beraber giderken kendimi sorgulamalarım zaten hep devam ediyordu. İnsanlara faydalı olmak amacıyla açtığım kanal, üç bin km. uzaklardan gelen mesajlarla daha da anlam bulmaya başladı.
Gittikçe kalabalıklaşmaya başladık ve insanların ilgisinin bu konular özelinde giderek arttığını fark ettim. Bu hal beni yolumda daha da keyifli hale getirdi. Amacım, beni bu yeni yaşamımda destekleyen ve zorlayan konuları insanlara anlatmaktı, rol model olabilmek ve doğruyla yanlışın kardeş olabileceği durumunu anlatabilmekti. Yeni yaşamlar, yeni insanlar, yeni yaşanan tecrübeler… Çünkü birinin yaşadığı tecrübe televizyondan farklı olarak gerçek olduğu için ayıklanmayan doğrularla karşılaşmalarını sağlıyordu. Yaklaşık kırk-elli video kadar beni tam anlayamadılar ama ben gözyaşlarımı silip anlatmaya devam ettim. Bu sorumluluğun farkındaydım.
Videoların izleniyor olması ve yorumlar ufak da olsa, özgüven vermeye başladı. Özgüven içerik oluşturmamı sağladı. İçerikler istek yarattı, istekli olunca güzel videolar çıktı ortaya. Övgülerle ve yergilerle birlikte seçtiğim içerik ve konular daha da şekle girdi. İnsan hayatını kısıtlamasıyla birlikte pandemi dönemi, YouTube’da bu içerikte videoların motivasyon yarattığını gösterdi bana. Ormanda ağaçların arasında, tavuklarla kırsalda vakit geçiren birisi olarak seyredilmeye başlandım. Şehirdeki insanlar yukarıdan aşağı bakıp bekçi görürken, biz ailemizle bahçemizde hayvan ve bitkilerle atlattık o dönemi.
Yaşam hikâyeleri ve merak edilen konuları gerçek tecrübelerle sunmaya çalışıyorum. Bu yolda doğayı seven, yeşilin-oksijenin değerini anlayan, bu topraklarda doğayı sevip, tarım yapmak isteyen insanları konuk ediyorum ve birlikte doğa ile işbirliği yapmanın keyfini çıkartıyoruz diyebilirim.
Özellikle yurtdışı kaynaklı çok takipçiye sahipsiniz. Neden?
Hiç km’lerce uzaktaki evlere izinsiz girdiniz mi?
Yurt içinden kırsalda yaşamak isteyenler olduğu gibi yurt dışından da uzun yıllardır yaşayan gurbetçilerimiz özellikle pandeminin etkisiyle ülkelerine dönmek isteği oluştu. Bundan sonrası için de Ege bölgesinde yayın yapan biri olarak karşılarına çıktım. Dolayısıyla yurt dışı izleyicimiz çok.
Burada yaşarken en zor ve en güzel deneyimleriniz neler oldu?
Her sorunda buraya aşık oldum.
Şimdi bu bölge özelinde konuşmak gerekirse eve iş taşımak zorunda kalmanın içinden bahsedebilirim. Çünkü bu bölge genel itibariyle ekonomik olarak rahat olduğun zaman yaşanabilecek bir yer haline gelmiş. Burada iş yapıyorsan genel itibariyle yüzde seksene yakın bir oranda iş akış şekline göre iş yapan sektörlerde olan biri oluyorsun. Bu da altı ay para kazanıp altı ay kazanmaman gibi olabilir. Ödemelerini bile bu şekilde yapmanı istiyor sistem. Zorluklardan bir tanesi de şu olabilir, büyük kentlerde hızlı iş akışı, iş yaptırabilme akışı, insanlardan beklenilen hizmet aynı değil.
Güzel şeylerden bahsedeyim biraz da… Şehir hayatında yemediğim bir sürü sebzeyi ve yemeyi burada yemeye başladım. Bir de çok hızlıydım ve aceleciydim şimdi daha sakin ve yavaşım. Hayatın renklerini yaşayarak, günümü çok verimli kullanıyorum. Azdaki çoğu algılamaya başladım. İnsanları dinlemeyi öğrendim. Sakin yaşamayı öğrendiğim için hızlı ve koştura koştura yaşayan insanları taşıyamamaya başladım. Dünya vatandaşı olmak istiyorum. Herkesi kabul eden bir yapım olmaya başladı. Benim için siyah, beyaz, şu dinde bu dinde, tutulan takımlar, partilerin öneminin olmadığı bir yerde duruyorum yaşamın içinde. Böyle olunca insanların bütününü kabul etmiş oluyorsun. Herkesi kabul edince herkesin de beni kabul ettiğini gördüm. YouTube videolarımdaki ayrım yapmadan çektiğim hikâyelerin içerikleri de buradan yol alıyor. Benim yaşam gailemde bu olsun istediğim için videolarımda beni tamda buradan beslemeye devam ediyor. Dolayısıyla bunlara öncelik veren insanlar gelmeye başladı dünyama. İnsan ilişkilerimde zorlandığımda, bir negatiflik oluştuğunda küsmeyi bıraktım burada. Hiç kimseyle küs değilim. Bu dünyanın en özgür hissi sanıyorum. Manevi olarak sırtında yük kalmıyor.
Bütün bunlardan sonra göğsümün açıldığını hissettim. Ben okulda şiir, yazı okuyamayan biriydim. Özgüvenim yoktu. İnsan ilişkilerinde kısıtlı tutuyordum kendimi. Şimdi aylık üç milyon izlenme alan bir kanalım var ve içimde güzelleşen her şeyin farkındayım.
Youtube kanalı ‘’Muratca’’ da konu edindiğiniz içerikler genellikle göç eden aileler ve toprakla işbirliği yapan insanlar. Bu konuda neler anlatmak istersiniz?
Doğa, hayvan, eşya ve insanı seven herkesle ilgiliyim.
Bu bölge dediğim gibi göğsü açık insanların bölgesi. Uçlaştırmayı, ayrıştırmayı sevmeyen insanların bölgesi. Kimsenin kimseye karışmadığı yerler…
Genelde toprakla uğraşan köylü, şehirli herkes bir tarafa dursun; yaşamını bütün para akış sistemlerini elinin tersiyle iterek değiştirmiş, ikinci yaşamına geçmiş, doğada olmayı seçmiş bir kişiden hayatta zarar gelmez. Özgürlüğünü arayan kişi bir başkasına bilerek ve kasıtlı zarar vermez. Mutluluğunu ve kendini arayan insanın merkezinde kendini bulmak vardır çünkü. Dış uyaranlara karşı tetikte olmaz. Savunmaya geçmez böyle kişiler. Bu insanlar insana, doğaya, eşyaya, hayvana zarar vermez. Benim dört filtrem bu. Zarar vermedikleri için ben de bu felsefede bir insan olduğum için çok çok mutlu hissediyorum. İnsanların da arayışı bu olduğu için yaşamlarının derinliklerine iniyorum, onların izin verdiği alanlar dahilinde. Haliyle YouTube kanalımın çizgileri böyle oluştu. Toprağa ve insana değer veren herkesi kanalımda misafir etmeye hazırım. Bu zenginlikte olan kim olursa olsun benim kanalımda yer alacaktır.
Kanalımın genel olarak felsefesini söylemek gerekirse; akla kapı açıp, iradeyi insanlara bırakacak bir yol göstermeye çalışmak.