Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi'nde yayımlanan 'Türkiye, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'nde Üniversite Yönetimlerinin Karşılaştırılması' adlı akademik çalışmaya göre Türkiye’de üniversite rektörlerinin seçimi profesör, doçent ve yardımcı doçent düzeyindeki akademisyenlerin oyları ile sınırlandırılıyor.
AB ülkelerinde ve ABD’de ise seçim sürecine idari personel, öğretim görevlileri ve öğrenciler de dahil oluyor.
Türkiye'de rektörlerin atanma süreci Yüksek Öğretim Kurulunun tercihi ve Cumhurbaşkanı'nın onayı ile gerçekleşiyor.
Bakınız Eğitim Bakanı tarafından atananlar da hep bir komite veya bir kurul tarafından seçiliyor ve atanıyor. İşte ülkemizi yeni yönetim biçiminde olmayan kuvvetler ayrılığının en büyük örneklerinden biri budur.
Gelişmiş ülkelerin ortak özelliği rektör atanırken öğrencinin sesine kulak verilmesi.
Dünyada ilk yüzde kayda değer sayıda üniversitemiz olsaydı sisteme güzel işliyor derdik. Ancak üniversite kalitesi olarak dipteyiz. Bilim merkezleri olması gereken yerler "maaş al diploma ver" merkezi olmuş.