Avrupa'nın Yüz Karası: Beyaz Olmayanların Tüm Haklarından Mahrum Edilerek Sergilendiği "İnsan Hayvanat Bahçeleri"

Yaklaşık yarım asır öncesinden söz ediyoruz...

İnanması güç fakat yaklaşık yarım asır önce insan hayvanat bahçeleri maalesef dünyamızın gerçek bir parçasıydı.

"İlkel" olarak görülen insan ırkları bu hapishanelerde maymun ve Batılı Avrupalılar arasında kategorilendiriliyor, tam olarak insan sayılmıyorlardı.

Siyahi, Asyalı, Hindistanlı ya da Amerikan yerlileri sergilenen çoğunlukta yer alıyordu.

Bu insanlar kimi zaman onları hapseden insanların zoruyla tüm dünyayı geziyor, kimi zamansa kafeslerde hayatlarını geçiriyorlardı.

Maalesef hiçbir hakları yoktu.

Bu yüzden hayvanat bahçesindeki hayvanlarla aynı kadere mahkûmlardı.

Soyunmaları istenirse soyunuyor, tüm gün ayakta beklemeleri gerekirse bekliyorlardı.

Bu insanlık dışı uygulamanın tarihi maalesef koloniler kadar eski.

16. yüzyılda Vatikan'da Kardinal Medici'nin içinde Türklerin de bulunduğu insan koleksiyonları yaptığı biliniyor.

"Hayvanat bahçeleri" ilk başlarda cüce, albino ve kambur insanları sergilemeyle başlamış, daha sonraları beyaz olmayan her etnik köken bu yerlerin kurbanı olmuş.

Burada bebek, çocuk, yaşlı demeden her yaştan insan zorla tutuluyordu.

Bu "hayvanat bahçelerine" hapsedilen insanlardan kimi özgürlüğünü zamanla kazansa da, kimi ömrünü burada geçirip hayatını burada sonlandırıyordu.

Üstelik bu korkunç yerler tek bir ülkeyle sınırlı da değildi.

Zamanla Fransa'ya, Almanya'ya, İngiltere'ye ve hatta okyanusu aşıp Amerika'ya bile yayılmışlardı.

Bu, anne babaların çocuklarını alıp gittiği bir "aile etkinliğiydi."

Dünyanın çeşitli yerlerinde koloniler zamanla dağılmış olsa da,

Kölelik kaldırılmış ve siyahilere ve diğer etnik kökenli insanlara eşit haklar verilmişse de maalesef ön yargı yok olmadı.

1958 gibi yakın bir tarihte bu korkunç mekanlardan en sonuncusu Belçika'da kuruldu.

Dünya Fuarı kapsamında getirilen çeşitli insanlar sergilendi, istenilen şeyler yaptırıldı.

Tabii bu istekleri dışında tutulan insanları içeren son olaydı.

Oysa 2007'ye kadar bu tarz ırkçı hareketleri barındıran çeşitli gönüllü sergiler gerçekleştirilmiş durumda.

Belçika ise 1958'deki olayın sorumluluğunu daha geçtiğimiz yıllarda üstlendi.

Yakın zamanlarda dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanan ırkçı eylemler ve ölümler aslında hiç de ilerlemediğimizi gösteriyor âdeta.

2020 yılına gelmiş olmamıza rağmen bunları konuşuyor olmak, eşitliği kabul ettirememiş olmak gerçekten çok ilginç!

Halbuki şu fotoğraflara bakmak bile yeterli olur sanıyor insan...

Kafeslerde geçen ömürler,

Kurulan aileler,

İsimsiz yaşayıp gidenler...

Hem de başkalarının eğlencesi için!

"İnsanın insana yapabileceği kötülüklerin bir sınırı olmalı" diye düşünüyorsunuz,

Ama bir şeylerin eksik olduğunu hatırlatıyorsunuz.

Ne acı...

😶

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Önce Meydan Okuyup Sonra R Yapmıştı: Murat Övüç "Bülentinkiler Sahte" Dediği Diva'nın Eteklerine Kapandı!
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
YORUMLAR
28.05.2020

Bu çok çok iğrenç bir şey. Çok üzüldüm okurken. Hele o artık açlıktan karınları şişmiş, perişan yüz ifadelerine sahip insanların yanında gülerek poz veren kadın midemi bulandırdı, umarım cehennemin en dip noktasındasındır.

Batı insan haklarını savunuyor ama Kendi insanlarının.Hiçbir zaman başka insanların haklarını savunmadı savunmaz da.Yüzyıllardır süren sömürgecilik bunu gösteriyor.BURADA PROBLEM BİZDEKİ AVRUPALI OLMA SEVDASINDA.MEDENİYETİ ONLARDAN ÖĞRENMEK ZORUNDAYMIŞIZ GİBİ BİR ALGI VAR.Halbuki onların tarihinde o kadar karanlık nokta var ama gündeme getirilmiyor.Doğu toplumlarının yanlışlarına tümsek aynayla bakılırken, batınınkine çukur aynayla bakılıyor.

28.05.2020

sorsan hepsi insan hakları savunucusu

TÜM YORUMLARI OKU (13)