Türkiye, kurucu üyeleri arasında olduğu Avrupa Konseyi ile iki ayrı sıkıntılı süreçten geçiyor.
Birincisi AKPM tarafından 2017'den bu yana sürdürülen siyasi denetim süreci.
Diğeri de Türkiye'nin iş insanı Osman Kavala ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamaması nedeniyle konseyin siyasi organı Bakanlar Komitesi tarafından Şubat 2022'de başlatılan 'ihlal prosedürü.'
Her iki süreci birbirine bağlayan temel unsur, Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi ile ilgili olarak Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan zorunluluk ve taahhütleri onurlandırmaması olarak görülüyor.
AKPM, Nisan 2017'de yaptığı bir oylama sonucunda Türkiye'ye karşı denetim prosedürünü başlatmıştı. Avrupalı milletvekillerinin büyük çoğunluğunun oyuyla başlatılan prosedürün nedeni olarak Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları konusunda ciddi gerileme içinde olması ve özellikle uygulanan olağanüstü hal kapsamında ciddi insan hakları ihlallerini saptanması olarak gösterilmişti.
Türkiye'nin siyasi denetimden çıkması için yerine getirmesi gereken sekiz koşul bulunuyor. Koşullar arasında OHAL'in kaldırılması, Meclis iradesini by-pass edecek OHAL kararnamelerinin yayımlanmaması, kamu görevlilerin kitlesel işten çıkarılmalarının sona erdirilmesi, tutuklu siyasetçi ve belediye başkanları ile gazetecilerin serbest bırakılması, medyanın ifade özgürlüğünün güvence altına alınması ve anayasal değişikliklerle ilgili olarak Venedik Komisyonu'nun tavsiyelerinin uygulanması yer alıyordu.
OHAL'in sona erdirilmesiyle bu koşullardan bazıları ortadan kalktı ancak geri kalan taleplerle ilgili somut ve anlamlı adım atılamaması, Türkiye'nin siyasi denetim sürecindeki süresini uzatan bir unsur olarak görülüyor.