AVM Çocukları “Biz Görmedik Çocuğumuz Görsün(!)”

Sokakta taşla, toprakla oynayarak büyüyen çocuklar neden kendi çocuklarını AVM’de büyütüyor?

Çünkü AVM’ler konforlu. Hem kendi işlerimizi hallediyoruz hem de çocuğumuzla kaliteli vakit geçirdiğimizi düşünüp vicdanımızı rahatlatıyoruz.

Annemin klasik kullandığı bir cümleyle söze başlamak istiyorum: “Bizim zamanımızda"

Aslında bu sözle cümleye başlamayı sevmem. Çünkü her zaman birbirinden farklıdır fakat bazı gerçekler her zaman da aynıdır. 

Bizim zamanımızda oyuncaklarımız: Mahalle arkadaşımız, kardeşlerimiz, sokaktaki ağaçlar, yoldaki taşlar, evdeki çay tabakları, kaşıklar, minderler, küçük bir kilimdi. Sabah gözünü ilk açan diğer çocukları sokağa çağırırdı, birimizin evinin önüne kilim sererdik. Evcilik kurup saatlerce oyun oynardık. Bugün çocukların odalarında onlarca çeşit oyuncak var ama onlarla saatlerce oynayacak çocuk yok. Biz çocuklarımızın odalarını oyuncaklar ile doldurarak onların yaratıcılık, dikkat, hayal kurma, problem çözme, sosyalleşme, bağışıklığını geliştirme becerilerini körelttik. 

Nasıl mı? Anlatayım:

Biz çocukken evcilik kurduğumuzda biri anne, biri baba, biri çocuk, biri komşu, biri şoför, biri bakkal, biri manav biri hep bir şey olurdu. Hayatın provasıdır oyun. O gün oynadığımız roller bizlerin sosyalleşmesini, kendimizi farklı kimliklere bürünerek ifade etmemizi sağladı. Rollerimizi canlandırırken ara sıra çatıştık sonra problemlerimizi nasıl çözeceğimizi öğrendik. Bazen oyunun içinde alışveriş yapardık, bazen tiyatro gösterisi hazırladık. Toplumsal birçok kuralı yine oyun oynarken öğrendik.  Herkesin evinden getirdiği birkaç parça eşya bize paylaşmayı öğretti. Taşları tencereye doldurur yemek yapardık. Ağaç dalları kaşık olurdu. Kumu çaydanlığa doldurur çay demlerdik. Hayal gücümüz gelişirdi. Bardaklara boşaltır ikram ederdik. Misafir ağırlamayı öğrendik. Koşardık, yürürdük, tırmanırdık. Ağaçlardan meyve toplardık. Attığımız her adım bizim kaslarımızı geliştirdi. Koşarken düşerdik. Bacaklarımız kanardı ama kalkıp koşmaya devam ederdik. Yara ala ala yaramızı iyileştirmeyi öğrendik. Hemen hemen hepimizin bir iki oyuncağı olurdu. Bütün oyuncaklara gözümüz gibi bakardık. Çünkü onlara zarar gelirse yenisi alınmayacak bilirdik. Kıymet bilmeyi öğrendik.  Hava şartları sokağa çıkmamıza engel değildi. Kar, yağmur, soğuk hiçbiri engel olamazdı oyun kurmamıza. Taş, toprak, yağmur, soğuk bizim bağışıklığımızı geliştirdi. 

Yani benim çocukluğum, AVM yokluğu, biz de birçok şeyi var etti. 

AVM hiç bilmedik hatta çoğumuz mağaza bile bilmedi. Pazardan giyinirdik. Hemen sloganı atıyorum burada. “ AVM’DEN GİYİNEN ÇOCUK PAZARDAN GİYİNEN ÇOCUKTAN DAHA MUTLU DEĞİLDİR. ÇOCUKLARINIZ YILLAR SONRA ALDIĞINIZ KIYAFETİN MARKASINI HATIRLAMAYACAK ONA VERDİĞİNİZ SEVGİYİ, SAYGIYI, DEĞERİ HATIRLAYACAK.”

İnsan beyni en çaresiz kaldığı anlarda en başarılı çözümleri bulur.

Biz çocuklarımızı hiç çaresiz bırakmıyoruz ki çözüm üretsinler. Gözündeki yaş yanağından aşağı akmadan dediğini yapıyoruz. Düşmesinler diye ortadaki engelleri kaldırıyoruz. Düştükleri zaman kendilerinin kalkmalarına fırsat vermeden hemen biz kaldırıyoruz. İstemeden alıyoruz. Her şeyi önlerine gümüş tepside sunuyoruz. AVM’ler konforlu diye AVM’lerde çocuk büyütüyoruz. Avm’lerin düz zeminlerinde çocuklar taşa toprağa takılmadan yürüyor. Takılmadığı için düşmüyor.  Düşmediği için ya da siz kaldırdığınız için nasıl kalkacağını bilmiyor. Kasları gelişmiyor. Arkadaşları ile değil makinalar ile oynuyorlar.  Oyun oynamak yerine telefonlarda, tabletlerde oyun oynayan karakterleri izliyorlar.  Ve bunları neyin altına sığınıp yapıyoruz: “Biz görmedik çocuğumuz görsün.” 

Sizin dün kendi hayatınızda görmediğiniz her şey bugün sizi siz yapan değerler oldu. Her çocuk hayatı dört mevsim gibi yaşamalı. Bazen keskin soğuğa, rüzgara, fırtınaya maruz kalacak bazen ılık bir esintiye… Sonbaharda sararıp yaprağı dökülmeseydi kiraz ağacının, ilkbaharda yeniden çiçek açabilir miydi?

Avm’lerde, evlerde çocuk büyütülmez. Çocuklar sokakta çocuk içinde büyür. Taşa toprağa dokunarak büyür. Hasta olarak, düşe kalka büyür. Yara alarak, hata yaparak büyür. Bazen öfkelenerek bazen üzülerek bazen de mutlu olarak büyür. Dünya işine, konforlu alanlara bir mola verin ve çocuğunuzla sokağa çıkın. Çocuklarınızın duygularını yaşamalarına izin verin. Düştüklerinde kalkmalarına, öfkelendiklerinde sakinleşmelerine, “yok” dediğimizde yokluğun verdiği yoksunlukla mücadele etmelerine izin verin. Kıyafetlerini kirletmelerine, kirli elleri ile yemek yemelerine, yağlı ekmekle öğün geçirmelerine izin verin. Problemlerini çözmelerine, kendilerini anlatmalarına, sorumluluk almalarına izin verin. Ağlamalarına, öfkelenmelerine, ağız dolusu kahkaha atmalarına izin verin. Çocuklarınızın çocuk olmalarına izin verin.

Bu arada AVM’ye hiç gitmeyin demiyorum. Gidin ama vakit geçirmek için değil ihtiyaçlarınızı karşılamak için gidin...

Instagram

'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'

Popüler İçerikler

Mauro Icardi'den Olay Wanda Nara Paylaşımı: ''Evimde 2 Saat Boyunca Beni Taciz Etti''
Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı
Meteoroloji 49 Kente Fırtına Uyarısı Verince Hava Forum 58 Kilo ve Altında Olanları Tiye Aldı