Aslında bu sözle cümleye başlamayı sevmem. Çünkü her zaman birbirinden farklıdır fakat bazı gerçekler her zaman da aynıdır.
Bizim zamanımızda oyuncaklarımız: Mahalle arkadaşımız, kardeşlerimiz, sokaktaki ağaçlar, yoldaki taşlar, evdeki çay tabakları, kaşıklar, minderler, küçük bir kilimdi. Sabah gözünü ilk açan diğer çocukları sokağa çağırırdı, birimizin evinin önüne kilim sererdik. Evcilik kurup saatlerce oyun oynardık. Bugün çocukların odalarında onlarca çeşit oyuncak var ama onlarla saatlerce oynayacak çocuk yok. Biz çocuklarımızın odalarını oyuncaklar ile doldurarak onların yaratıcılık, dikkat, hayal kurma, problem çözme, sosyalleşme, bağışıklığını geliştirme becerilerini körelttik.
Nasıl mı? Anlatayım:
Biz çocukken evcilik kurduğumuzda biri anne, biri baba, biri çocuk, biri komşu, biri şoför, biri bakkal, biri manav biri hep bir şey olurdu. Hayatın provasıdır oyun. O gün oynadığımız roller bizlerin sosyalleşmesini, kendimizi farklı kimliklere bürünerek ifade etmemizi sağladı. Rollerimizi canlandırırken ara sıra çatıştık sonra problemlerimizi nasıl çözeceğimizi öğrendik. Bazen oyunun içinde alışveriş yapardık, bazen tiyatro gösterisi hazırladık. Toplumsal birçok kuralı yine oyun oynarken öğrendik. Herkesin evinden getirdiği birkaç parça eşya bize paylaşmayı öğretti. Taşları tencereye doldurur yemek yapardık. Ağaç dalları kaşık olurdu. Kumu çaydanlığa doldurur çay demlerdik. Hayal gücümüz gelişirdi. Bardaklara boşaltır ikram ederdik. Misafir ağırlamayı öğrendik. Koşardık, yürürdük, tırmanırdık. Ağaçlardan meyve toplardık. Attığımız her adım bizim kaslarımızı geliştirdi. Koşarken düşerdik. Bacaklarımız kanardı ama kalkıp koşmaya devam ederdik. Yara ala ala yaramızı iyileştirmeyi öğrendik. Hemen hemen hepimizin bir iki oyuncağı olurdu. Bütün oyuncaklara gözümüz gibi bakardık. Çünkü onlara zarar gelirse yenisi alınmayacak bilirdik. Kıymet bilmeyi öğrendik. Hava şartları sokağa çıkmamıza engel değildi. Kar, yağmur, soğuk hiçbiri engel olamazdı oyun kurmamıza. Taş, toprak, yağmur, soğuk bizim bağışıklığımızı geliştirdi.
Yani benim çocukluğum, AVM yokluğu, biz de birçok şeyi var etti.
AVM hiç bilmedik hatta çoğumuz mağaza bile bilmedi. Pazardan giyinirdik. Hemen sloganı atıyorum burada. “ AVM’DEN GİYİNEN ÇOCUK PAZARDAN GİYİNEN ÇOCUKTAN DAHA MUTLU DEĞİLDİR. ÇOCUKLARINIZ YILLAR SONRA ALDIĞINIZ KIYAFETİN MARKASINI HATIRLAMAYACAK ONA VERDİĞİNİZ SEVGİYİ, SAYGIYI, DEĞERİ HATIRLAYACAK.”