Atatürk'ün Hukuka Müdahale Etmektense Kaybetmeyi Seçtiği Dava: Ali Saip Ursavaş'ın Suikast İşi

Atatürk de olsanız, her davayı kazanamazsınız; çünkü hukuk hepimizin üstündedir...

Ali Saip Bey... Urfa Kahramanı! Şimdi diyeceksiniz "Bir kahramanın aynı zamanda suikast sözcüğü ile birlikte anılması ne menem bir şeydir?" diye, inanın ben de aynı şeyi düşünüyorum.

Atatürk'ten 4 yaş küçük ve Kerkük doğumlu olan Ali Saip Bey, Gazi gibi harbiye mezunudur. Trablusgarp ve I. Dünya Savaşı'na katılır. Mondros'tan sonra Anadolu işgali başlayınca 'Namık' takma adıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Kuva-yi Milliye'ye katılır.

15 Eylül 1919'da Paris'te "Suriye İtilafnamesi" imzalanır ve Urfa, çevresi ile birlikte Fransızlara devredilir. Bunun üzerine Atatürk, Urfa müftüsü ve eşrafına bir telgraf çeker.

Bu telgrafta şöyle der: 'Milli örgütlenişi genişletin. Her türlü haksızlığı, protesto ve icabında fiilen reddedin.' Ekim ayı sonunda İngilizler, Urfa'yı tamamen Fransızlara bırakır ve bunun üzerine de Gazi, Yüzbaşı Ali Saip Bey'i Urfa Jandarma Komutanlığı'na atar.

Bunun üzerine Aralık 1919'da şehre gelen Ali Saip Bey, Urfalılara kendisini sevdirir ve 6 Şubat'ta halk ile birlikte Siverek'te Urfa'ya doğru harekete geçer.

Komutan, 24 saatte bir Fransızlara 'şehri terk etmeleri' konusunda ültimatom verse de bu işin kan ile çözüleceği bellidir ve Nisan'a kadar süren karşılıklı taaruzlarda hem Türk hem de Fransız tarafı kayıplar verir. Ve fakat nihayetinde Urfa kurtulur ve şehir, Ali Saip Bey ile birlikte yıllar sonra unvanını da alacağı 'şanlı' bir zafere imza atar.

Bu zaferden kısa bir süre sonra ise Ali Saip Bey, 23 Nisan 1920'de açılan meclise Adana, Kozan milletvekili olarak girer.

Urfa Savunması'nda gösterdiği başarıdan ötürü kendisine kırmızı-yeşil şeritli istiklal madalyası verilir. Hem milletvekilliği hem de askerliğe devam eden Ali Saip Bey, 1926 tarihinde binbaşı rütbesiyle ordudan emekli olur. Ali Saip Bey'in Türkiye tarihi açısından başka bir önemi de 1925'te kurulan Şark İstiklal Mahkemesi'nde Şeyh Sait'i yargılayarak idamına karar vermesi ve bizzat bu kararı infaz ettirmesidir.

Görünen o ki Ali Saip Bey pek ele avuca sığacak türden bir adam değildir. Öyle ki Tansu Çiller'in babası olan gazeteci Necati Çiller'i tekme tokat dövmüştür mesela...

Olay 1924'te gerçekleşir. Hüseyin Necati Bey, Vakit gazetesinde çalışmaktadır ve o sıralar Halk Partisi vekilleri, vekil maaşlarına zam talep ederler. Vekillerin grup toplantısında kendi aralarında geçen tartışmaları gazeteye taşıyan Hüseyin Necati Bey, habere de Ali Saip'in fotoğrafını basar. Bunun üzerine ise Ali Saip ve birkaç arkadaşı tarafından hem de meclis koridorlarında tekme tokat dövülür.

Bu konunun biraz daha üstünde durmak istedim; çünkü Ali Saip Bey gerçekten biraz deli imiş. Hüseyin Necati Bey'i dövdüğü yetmiyor gibi insanların şerefiyle oynanmasına karşın düellonun yasallaşması konusunda meclise teklif verir.

Meclis tutanaklarından aldığım ekran görüntüsünde gördüğünüz Ali Saip Bey'in bu konuyla ilgili söylediği son sözler efendim ve şöyle bitiyor: 

'-se ne âlâ, edilmediği takdirde Heyeti Celileniz buna muvafık bir şekil düşünsün. Çünkü şerefle oynanınca bugün tokattır, yarın silâhtır efendiler. İnsafınıza müracaat ediyorum, vicdanınıza tevdi ediyorum.'

Bu arada Ali Saip Bey'in Atatürk ile aralarında hiçbir sıkıntı yok gibi görünmektedir sonrasında Urfa milletvekili olur ve yıllar yıları izler...

Hatta aralarında görünürde o kadar sorun yoktur ki 1934'te çıkan soyadı kanunu ile Atatürk, bizzat Ali Saip Bey'e 'Urfa Savaşçısı'nın kısaltılmışı olarak 'Ursavaş' soy ismini verir.

Evet... Gelelim 1935'e ve suikast iddiasına. Hikmet Bayur'un aktardığında göre Ali Saip Ursavaş'ın Suriye sınırına yakın bir çiftliği vardır.

Ve 1935 yılında haber alma örgütleri o çiftliğe Suriye'den birtakım kuşkulu kimselerin gelip gittiğini ve bunlar arasında Atatürk'e suikast yapmak istediklerinden kuşkulanılanların bulunduğunu bildirirler. Ancak bu işin bir kaçakçılık sorunu olduğu üzerinde durulur daha çok.

Atatürk geniş haritalar üzerinde bölgeyi inceler ve Ali Saip Ursavaş'ı çağırıp sorguya çeker. Ursavaş ise gelip gidenlerin iş amacı güden kimseler olup ne suikastle ne de kaçakcılıkla ilgili bir şey olmadığında direnir.

Atatürk'ün edindiği kanı ise suikast olasılığının ağır basmasıdır. Çünkü der Atatürk, 'Bu gidiş gelişlerde mutlaka gizli bir neden olmalıdır. Eğer kaçakçılık olsaydı, Ali Saip bunu bana söyler ve af dilerdi. Bunu yapmayıp tüm inkara sapması suikast kuşkusunu pekiştiriyor.'

Bununla birlikte Atatürk adliyeye hiç karışmaz ve Urfa milletvekili Ali Saip Vursavaş'ın dokunulmazlığı meclisce kaldırılır.

Ve Ursavaş, mahkemede beraat eder. Bu sonuç karşısında Atatürk'ün tek sözü: 'Böyle bir dava bu çocuk savcının eline bırakılır mıydı?' olur. 

Hasan Rıza Soyak, anılarında bu olaydan sonra Atatürk'ün Ursavaş ile iletişimi kestiğini belirtir. Cezmi Yurtsever'in Adanalı kitabına göre ise 1939'da Ursavaş'ın Ankara'da öldüğü söylense de aslında kendisi Adana, Kadirli'de ölür ve cesedine hiç kimse sahip çıkmadığı için bir dere kenarına atılır.

Son olarak... Ursavaş'ın yazmış olduğu "Kilikya Faciaları ve Urfa Kurtuluş Mücadeleleri" adlı kitabının yanı sıra kendisi de kitaplara konu olur.

Bu kitaplardan biri Turgut Özakman'ın 'Şu Çılgın Türkler'i iken diğeri Yaşar Kemal'in İnce Memed'idir. Anlatılanlara göre kitaptaki Arif Saim Bey karakteri aslında Ali Saip Bey'dir. 

Yaşar Kemal'in tamamen gerçeklere dayanarak yazdığı İnce Memed'e Kozan milletvekili Ali Saip Bey'i dahil etmesi bana çok da şaşırtıcı gelmedi açıkçası; ama siz ne düşünürsünüz, bilmiyorum?

Bu içerikler de ilginizi çekebilir

Vatan Grubu ve Liderleri Atatürk'ün Abdülhamit'e Suikast Suçlamasıyla Tutuklandıklarını Biliyor muydunuz?
Ulu Önder Atatürk ve Birçok Cumhurbaşkanına Ev Sahipliği Yapan Çankaya'nın Gurur ve Hüzünle Kaplı Hikayesi
Bugünlerde Çok Tartışılan Başkanlık Sistemiyle İlgili Mustafa Kemal Atatürk Ne Düşünüyordu?

Popüler İçerikler

ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"
Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
YORUMLAR

Yalnız o fotoğraftaki Tansu Çiller'in babası değil, Hayri Kozakçıoğlu!

03.10.2020

resim milliyet gazetesindeki bir haberde kullanılmış. haberde Tansu Çillerin zenginliğinin büyük kısmı babasından kaldı denmekte. Açıklamayı da o zamanki DYP Genel Başkan Yardımcısı Hayri Kozakçıoğlu yapmış. Bu sebeple resmini kulanmışlar. Görkem arkadaşta arama motoruna çillerin babasının ismini yazmış çıkan görseli de babası diye paylaşmış. Araştırmadan , haberi okumadan önüne gelen görseli incelemeden paylaşmış.. Tam günümüzün bilgi edinme örneği..

03.10.2020

Davadan dört sene sonra ölmesi bana çok şüpheli geldi

03.10.2020

Peki bu haberi okuyanlar 27 Mart 1923'te Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey'in suikast sonucu öldüğünü ve Ali Şükrü Bey'in Kemal Paşa'ya en sert muhalefeti yaptığını biliyorlar mı? Yeter artık bırakın geçmişi de ölenler de huzur içinde yatsın.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ