Şöyle demişti bize: 'Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.' İşte biz de onu daha iyi anlayabilmek adına kaynakçalı günlüklerinden yola çıkarak Atatürk'ümüzün günbegün neler yaptığına bakalım dedik.
Kaynak: Atatürk Araştırma Merkezi
Kronolojik Fotoğraflar: İşte Atatürk , Mustafa Kemalim
Hukuk-u Beşer adlı gazete ordu kumandanlarını suçlayan bir yazı yayımlanması üzerine Tümgeneral Mustafa Kemal, Harbiye Nezareti'ne bir yazı yazar: '...Vatan ve millet için temiz ve masum duygularla ve her türlü mahrumiyet ve müşkilât içinde namus vazifesini hakkıyla yapan Osmanlı ordularını haydut ve aynı mahrumiyet ve müşkilâta maruz ve yegâne dayanağı namus ve haysiyetinden ibaret olan adı geçen ordular komutanlarını sefil ve haydutbaşılıkla nitelemek ve teşhir etmek ne büyük ahlâksızlık ve ne sefil vicdansızlıktır. Osmanlı ordularını, onun namuslu komutanlarını bu suretle teşhir edebilmek kabiliyeti, ancak vatan ve milletin çöküşünü ve yok olmasını arzu eden bir alçakta bulunabilir.'
Gazi, o gün Başbakan Celal Bayar'ı kabul eder. Bayar, yabancı hekim konusunda bir daha ısrar edince Gazi dayanamaz ve şöyle der: 'Çocuk, ne yapacaksan çabuk yap; ben hastayım!'
İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesi üzerine Mustafa Kemal ulusa hitaben bir bildirge yayımlar: '...Bugün, İstanbul'u zorla işgal etmek suretiyle Osmanlı Devleti'nin, yedi yüz senelik hayat ve egemenliğine son verildi. Yani, bugün Türk milleti, uygar kabiliyetinin, yaşama ve bağımsızlık hakkının ve bütün geleceğinin savunmasına davet edildi!'
Albay Mustafa Kemal, o gün Diyarbakır'a gitmektedir. treni öğleyin Konya'ya gelir ve öğle yemeğini Kurmay Başkanı İzzettin Bey'le beraber Bağdat Oteli'nde yer.
Gazi, o gün Latife Hanım ile birlikte Tarsus'tadır. Tarsus Çiftçiler Yurdu'ndaki konuşmasında şunları söyler: '...Memleketimiz şu iki şeyin memleketidir; biri çiftçi, diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve çok iyi asker yetiştiren bir milletiz, iyi çiftçi yetiştirdik; çünkü topraklarımız çoktur. İyi asker yetiştirdik; çünkü o topraklara kasteden düşmanlar fazladır.'
Günü sakin geçiren Gazi, akşamüzeri Ruşen Eşref Bey'in evine uğrar ve bir süre dinlendikten sonra Çankaya'ya döner.
İstanbul Darülfünunu Öğrenci Birliği bir 'Halkı Aydınlatma Heyeti' kurar ve Anadolu seyahatine çıkmak için Gazi'ye telgraf çekerler. Atatürk telgrafa şöyle cevap verir: '...Memleketin aydın gençliğinin, taassup ve gericiliğe karşı mücadelesindeki yüksek vazifesini idrak ile girişim sahasına geçmesi takdire değerdir!'