Afetinan anılarında bu olayı şu şekilde nakletmektedir:
“Sıcak yaz mevsiminde, (16 temmuz 1934) otomobille Kızılcahamam yolundayız. O zaman şose, Zir Ovasından giderdi. Yol boyunca bütün köylüler Atatürk geçecek diye çıkmışlar, kısım kısım yerlerde toplanarak, ağaç dallarından çardaklar ve taklar yapmışlardı.
Kazan Köyüne yakın bir yerde durduk. Okul talebeleri, öğretmenleriyle sıralanmıştı. Nahiye müdürü, köy muhtarı ve kadınlı erkekli köylüler hep bir arada idiler.
Atatürk, Üstü kapalı, yanları açık bir otomobilde idi. Yanımızda Nuri Conker ve başyaveri bulunuyordu. Otomobil durdu. Fakat o topluluktan hemen cesaret edip yaklaşan olmamıştı. Adeta emir bekliyorlar gibi bir durum vardı. Onların içinden birden bire sırma işlemeli en güzel köylü elbiselerini giymiş, yağız çehreli bir kadın otomobile yaklaştı, “Paşam, hoş geldiniz, senin için yer hazırladık, ayran yaptık, insene” dedi.
Atatürk nezaketle yolumuzun uzun olduğunu ve her yerde durmak mümkün olmayacağını anlattı. Fakat aynı zamanda da bana “Bu kadın kimmiş sorsana” dedi. Ben onunla konuşurken diğer erkekler de cesaret alarak Atatürk’e yaklaşmışlar ve O’nun çeşitli suallerine cevap veriyorlardı.
ışık hızla medeniyeti yakalamışken şimdi de korkunç bir hızla cahiliye devri araplarının elinde bulduk kendimizi.
Garip olan şey bazı kadınların Atatürk'ü sevmeyip hilafet istemesi,köle gibi yaşamak istemesi. Feminist olan ben bile o kadınların oy hakkını hak ettiğini düşünmüyorum.
Sen çok büyük insansın Atatürk