Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurarak dini hayatı devlet garantisi altında rasyonel bir çerçeveye oturtma çabası ve din eğitimini modern okullara (İmam Hatip Liseleri) taşıyarak onu 'akla ve bilime emanet etme' gayreti, dinin istismar edilmeden, aslına uygun (sahih) bir şekilde yaşanmasına yönelik köklü bir hizmettir.
Bu aynı zamanda, samimi bir inançla bu gruplara katılan insanları da, tabi olunan liderlerini de Kur'an'a aykırı yapılanmadan korumaktır. Zira ayetlerin de işaret ettiği gibi bu yapılar, ilahi mevzuat dışıdır yani mevzuatta yoktur. Neden bu yapıların mevzuatta olmadığı da Kur’an’da net olarak açıklanmıştır.
- Hac-52: 'Biz senden önce bir resul ve bir nebi göndermedik ki, o bir şey yapmak arzu ettiğinde, şeytan onun arzularına şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi derhal giderir. Sonra da Allah, ayetlerini güçlendirir. Allah, bilendir, hikmet sahibidir.'
Bu ayet, Peygamberimiz dahil tüm peygamberleri katarak, hiçbirisini şeytanın vesvesesinden mutlak anlamda muaf olmadığını, ancak Allah'ın ayetleriyle onları temizleyip düzelttiğini, nihai olarak vahyiyle hükmünü gerçek kıldığını bildirir. Bu durum, ilahi denetim altındaki bir peygamberin bile -Allah'ın son müdahalesiyle düzeltilen- ciddi yanılgı riski taşıyabildiğini gösterir. Öyleyse, aynı ilahi denetime tabi olmayan ve kendilerine ruhbanlık atfeden diğer dini liderlerin vahim hatalara sapma ihtimali kaçınılmazdır. İşte bu yüzden Allah, niyetler iyi de olsa, ruhbanlık kapısını temelden kapatmıştır.
Sonuç itibarıyla, iyi niyetle de olsa ortaya çıkmış mezhep, tarikat ve cemaat gibi yapılanmalar, tarihsel ve sosyolojik birer realite olarak karşımızda dursa da, Kur'an'ın yukarıda zikredilen ayetleri, din ile birey arasına kurumsal aracıların girmesini onaylamadığını temel bir mevzuat dışılı olduğunu dile getirir...
Bu çerçevede, Muhammed Suresi 7. ayet üzerine düşünmek anlamlı olabilir: 'Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.' Tarihsel bir perspektiften bakıldığında, Atatürk ve arkadaşları Milli Mücadelede yedi düvele karşı mucizevi bir başarıya ulaşmışlar ve modern Türkiye'nin kurmuşlardır. Sonrasın da Atatürk dinde, Kuran’a uygun olduğunu düşündüğü, yani istismar edilen değil, özüne döndürülen bir değer olarak köklü değişiklikler yapmıştır, elbette Allah onun bunları yapacağını biliyordu. O zaman, acaba, tüm bu mucizevi gelişmelerde ayette bahsedilen ilahi bir yardım olabilir mi? Üzerinde derinlemesine tefekkür etmekte fayda var gibi. Bunu da bir düşünün.