Aslında Belirsizlik Bir Tercihtir, Diğer Bir Deyişle Belirtsizlik!

Belirmek güzel şey. Öyle yoktan, uzaktan, bir anda belirir bazen bir şeyler, “kara göründüü” hissi gelir insana. Hafiften bir bel hareketi de gerektirir belireni görmek, biraz parmak ucunda yükselip, hafifçe öne eğilirsiniz, gözlerin üstüne parmaklarla bir siperlik ve şak diye görünür görünecek olan bazen. Belirmiştir artık, ne yapsanız nafile. Önce “yok canım” hissi gelir, bir tek bana mı belirdi bu diye sorar insan kendine. Sonra etrafa bakarsınız, parmak ucunda yükselen, gözüne eliyle siperlik yapan birileri var mı diye.

Başlangıçta pek yoktur hatta sağdan soldan fırça bile yer parmak ucu artistleri.

Sanki sabah kalkmış da geriniyormuş gibi “yok valla öyle şey ediyorduk” bakışları atarlar etrafa. Derken birden çoğalır bunların sayısı, ufukta beliren bir şey vardır, vardır ama belirten kimse yoktur. Kendi kendine belirmiştir bir şey ama belirten olmayınca belirmenin de pek manası yoktur açıkçası. Kim ne yapsın kendi kendine uzaktan beliren serapları. Yok yok derler içlerinden, beladır o beliren.

Derken başka tuhaf şeyler olmaya başlar. Beliren belirmiştir malum, kimse onu gördüğünü belirtememiştir onu da biliyoruz ama bazıları gözlerini belertip bir şeyleri işaret etmeye başlarlar. İlginç bir gizil iletişim başlamıştır, birileri uzaktan göz göze gelip bakışlarına kendilerince mana katıp konuşurlar gözleriyle. “Belireni gördün mü? Gördüğümüzü belirtsek mi acaba?” soruları akar gözlerden gözlere. İşte o an en kritik andır. Belertmekten belirtmeye geçiş anı.

İki seçenek vardır o anın devamında. Birincisi belertmeye devam seçeneğidir, herkes belireni görmektedir ama kimse bunu dile getirmediği için belirene serap muamelesi yapmaya devam etmektedir. Olur ya, bir tek ben belirtirsem belireni, önce ben çekerim şimşekleri. Hem zaten ne biliyoruz belki de yanılıyorumdur. Haydi belertelim gözlerimizi, kendi aramızda anlarız birbirimizi; emniyetli sanılan konfor alanının yumuşak cehennem divanlarına atarız kendimizi. Diğer seçenek ise belirtmeye başlama seçeneğidir. Ufukta gözüken hatta yaklaşanı belirttikçe mesafe de azalmaktadır zaten. Beliren kendi kendine hareket eden bağımsız bir nesne değil, birileri belirttikçe daha da belirgin hale gelen etkileşimli bir öznedir o. Neredeyse ilahi diyebileceğimiz kural da bellidir aslında: Belirt beni belireyim sana.

İşte belirsizlik diye isimlendirdiğimiz ve kendimizden bağımsız, samanyolunda bir gezegen muamelesi yaptığımız durum aslında belki de “belirtsizlik” diye isimlendirebileceğimiz bir tuhaf haldir. Sustukça beslediğimiz hatta önce doğurup sonra uzaktan beslediğimiz bir belanın adıdır belirsizlik. Bizden bağımsız bir belirsizlik olamaz, biz belirtmedikçe hiçbir şey beliremez zaten. Yani aslında belirsizlik bir tercihtir, o tercihin hakiki adı da bizim tuhaf deyişimizle belirtsizliktir.

Değerli kardeşlerim (nasıl bu da popüler bir deyiş değil mi), artık birbirimize bakıp gözlerimizi belertmekten vaz geçelim, elimizle, dilimizle, bedenimizle belirtelim. Biz belirtmedikçe ufukta gözüken hiçbir şey serap olmaktan öteye gidemeyecek. Çok alametler belirdi, gelin onları gerçeğe çevirelim hep beraber. Tarlada, fabrikada, arada gidilen ofiste, okulda, evde belirtelim ve bağıralım yüksek sesle: Gemi su alıyor, kaptan yalancı, zarlar hileli*, deniz bitti ve fakat ne güzel, kara göründü. 

Belirt ki belirsin umut, ete kemiğe bürünsün serap. Asılın küreklere.

*Leonard Cohen

Ecmel Ayral

Facebook

Twitter

Instagram

Linkedln

YouTube

Popüler İçerikler

ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi