Bence Friends’i bu kadar sevmemizin sebebi, bir gün büyüdüğümüzde otomatik olarak bizim de böyle bir arkadaş grubuna sahip olacağımız hayaliydi. O zamanlar dizi ve filmlerde gördüğümüz tüm neşeli hayat olaylarının- evlenmenin, çocuk yapmanın, iyi bir işe sahip olmanın- büyüyünce otomatik olarak gerçekleşeceğini sanırdık. Herkes gibi bir şekilde biz de mezun olacak, bir ev alacak, bir işe girecek, evlenecek, çocuk yapacak ve Friends’teki gibi bir arkadaş grubuna sahip olacaktık.
Büyümenin en büyük hayal kırıklığı bunların hiçbirinin otomatik olmayacağını idrak etmekti. “Neden Friends dizisindeki gibi bir arkadaş grubunuz yok?” yazısını kaleme alan Vanessa Van Edwards, “Friends’in geleceğimize attığımız bir bakış olduğunu sanıyorduk, oysa o yalnızca bir idealdi.” diyor.
İçe dönük bir çocuk olarak, hiçbir zaman büyük arkadaş gruplarında yer almadan, bir iki yakın arkadaşımla geçirdiğim çocukluk – ergenlik dönemimde, Friends benim için fazla hareketli, ama bir o kadar sevgi dolu bir gruptu. En çok eğlencelerine özenirdim ben, çünkü gerçek hayatta ilişkiler hiç bu kadar eğlenceli ve komik olmazdı, özellikle de benim coğrafyamda. Bu kadar büyük bir grupta, herkesin ortak hedefinin hayatın tadını birlikte en iyi şekilde çıkarmak olması çok cezbedici görünürdü.
Yaşım ilerledikçe büyük arkadaş gruplarında çeşitli vesilelerle bulundum, ama grup büyüdükçe mutlaka pürüzler oluyor, tartışmalar yaşanıyor, bir türlü o sevgiyi ve birlikte olmayı bir numaraya koyan Friends ruhu yaşanmıyordu.
Tezattır, bir yandan hepimiz böyle bir grubun hayalini kurarken, bir yandan bir gruba girdiğimiz anda egomuz yaka paçamızdan çekiştirmeye başlar. Aslında hepimiz bağ kurmak, birlikte çok eğlenmek ve farklılıklarımızla daha da renkli bir grup haline gelmek isteriz.
Fakat gerçek hayatta araya kimi zaman küçük hayat problemleri, kimi zaman kırgınlıklar, bencillikler girer ve büyü bozulur. Tıpkı ideal romantik ilişki gibi, ideal arkadaş grubunun da bir ütopya olduğunu çok geçmeden idrak ederiz. Yine de bu bizi içten içe o ütopik grubu hayal etme dürtüsünden alıkoymaz. Koşulsuzca sevip sevildiğimiz, doyasıya eğlendiğimiz o grup hep aklımızın bir köşesinde, Friends dizisi gibi oynar durur.