Aşk Yüzünden Ömrünün 30 Yılını Akıl Hastanesinde Geçiren, Yalnızlığa Mahkum Bir Heykeltıraş: Camille Claudel

Fransız heykeltıraş Camille Claudel'in iç burkan hayat hikâyesini duymuş muydunuz? Bir aşkın insanı nasıl adım adım felakete sürüklediğini görmek için içeriğimize buyurun...

Küçüklüğünden beri taşlarla ve çamurla oynamaya pek meraklıydı Camille. 19. yüzyılın sonlarına doğru, bir şekilde ailesini ikna edip döneminin en önemli sanatçılarından biri olan Alfred Boucher’den ders almaya başlamıştı.

O tarihte kadınların büyük sanat akademilerinde eğitim alması yasaktı; bu yüzden kız öğrenciler büyük sanatçıların özel atölyelerinde ders alıyorlardı. Yeteneğiyle hemen ön plana çıkan Camille, o dönem yaşayan pek çok ünlü sanatçının da ilgisini çekmişti. Bu sanatçılardan biri de Auguste Rodin'di ve Rodin, ilerleyen yıllarda maalesef Camille'in başına çok büyük dertler açacaktı...

Camille'in yeteneği ve etkileyici kişiliği onu diğer öğrencilerden ayırdı. Rodin’in yeni gözdesi ve ilham kaynağı olan bu genç kadın, bir süre sonra onun hem sevgilisi hem de en büyük rakibi olacaktı.

Önceleri yalnızca ünlü ve başarılı bir sanatçının öğrencisi olarak görülen Camille, zamanla rüştünü ispat etmiş ve yaptığı çalışmalarla birçok kişinin beğenisini toplamıştı. İki sanatçı, birlikte pek çok başarılı işe imza attı.

Rodin, bu tarihlerde en önemli eseri "Cehennemin Kapıları"nı yaptı. Camille'in etkileri açıkça gözlenen eserin büyük çoğunluğunu Camille'e ait olduğu rivayet ediliyor.

Birliktelikleri sırasında başka bir kadınla 20 yıldır evli olan Rodin, sadece Cehennem Kapıları’nı değil, Camille’in birçok eserini sahiplenmişti. Rodinden çok daha başarılı ve yetenekli olmasına rağmen her zaman Rodin’in gölgesi altında kalmış olan Camille, yaşadığı bu hüsranın üzerine bir de Rodin'den hamile kalmış ve bir kaza sonucu bebeğini düşürmüştü.

Yaşadığı bu travma, Camille için sonun başlangıcı olmuştu adeta. Bebeğini düşürmesinden sonra Rodin'le olan ilişkisi ortaya çıkmış ve bebeğini kaybetmesi yetmiyormuş gibi bir de ailesi tarafından reddedilmişti Camille...

Tüm bu zorluklara rağmen Rodin'le olan birlikteliğine devam etmek istese de Rodin’in takındığı küçümseyici ve kaba tavır yüzünden sürekli kavga ettiler. Rodin’in, kendi çalışmalarını sahiplenmesi ve sürekli kendi himayesinde tutma isteğinin yarattığı depresyon Camille’de kapanmayan yaraları da açmış oldu.

En sonunda bir yol ayrımına gelen Camille, yoluna tek başına devam etme kararı aldı ve Rodin’i terk etti. Yaşadığı bu ayrılığın ardından, Camille "Vals", "Clotho", "Olgunluk Çağı", "Kayıp Tanrı", "Geveze kadınlar", "Sakuntala" gibi en büyük eserlerini yarattı.

Yaptığı eserler sayesinde dahi olarak anılmaya başlandı, eserleri büyük hayranlık topladı. Rodin’le ayrıldıktan sonra sanatı daha özgür kalmış ve klasik heykelden uzaklaşarak kendi çizgisini yakalamıştı Camille...

Birkaç yıl sonra babasını kaybeden Camille, iyice yalnızlaştı ve pek çok sorunla tek başına yüzleşmek zorunda kaldı.

Üstüne bir de karşılamakta zorlandığı maddi sorunlar eklenince Camille'in ruh sağlığı giderek bozulmaya başladı. 1906‘da bir gece geçirdiği sinir krizi sonucu birçok eserini parçaladı. Bir süre sonra ciddi paranoya belirtileri gösterdiği ve akıl sağlığını kaybettiği gerekçesiyle ailesi tarafından Rodin’in de desteğiyle bir hastaneye kapatıldı.

Bir rivayete göre eserlerini ve fikirlerini çalmakla suçladığı Rodin, Camille'in daha büyük bir yetenek olduğunu bildiği ve kendisini geçmesini önlemek istediği için onu hastaneye kapatmıştı.

Hastanede Camille'in heykel yapmasına bile izin vermiyorlardı. Kardeşi Paul’a yazdığı mektupta hastanede oluşuyla ilgili şunları yazdı:

”Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok! Onların keyfine kalmış işim! Bu, kadının sömürülmesi, sanatçının ölesiye ezilmesi… Mahsus kaçırdılar beni, onlara tıkıldığım yerde fikir vereyim diye, yaratıcılıklarının ne kadar sınırlı olduğunu biliyorlar çünkü. Kurtların kemirdiği bir lahana gibiyim şimdi, yeni filizlenen her yaprağımı büyük bir oburlukla mideye indiriyorlar…

Bilmiyorum, kaç yıl oldu buraya kapatılalı ama tüm hayatım boyunca ürettiğim eserlere sahip çıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar…

Bütün bunlar Rodin şeytanının başının altından çıkıyor, kafasında bir tek düşünce vardı zaten kendisi öldükten sonra benim sanatçı olarak atılım yapıp onu aşmam, bunu engellemek için de yaşarken olduğu gibi ölümünden sonra da ben hep mutsuz kalmalıydım… Her bakımdan başarıya ulaştı işte!

Bu esaretten çok sıkılıyorum… Eve hiç dönemeyecek miyim, Paul?”

Ne yazık ki, evine bir daha dönemedi Camille... Tamı tamına 30 sene boyunca o akıl hastanesinde kapalı kaldı, çıkmak için çok çabalamasına rağmen annesi tarafından hep reddedildi.

Camille'in özgür kalmak için verdiği çabaların hiçbiri sonuç vermedi ve en sonunda o akıl hastanesinde yalnız başına öldü. Camille, 1800’lü yıllarda zor bir aileye, zor bir erkeğe ve bir evlat kaybetmiş olmanın yarattığı acıya rağmen birbirinden muhteşem eserler yapmış, cesaretli bir kadındı...

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
04.04.2019

Her başarılı erkeğin arkasında bi kadın, her başarısız kadının önünde bi erkek vardır.

04.04.2019

ikiside boş sözler özellikle 2.olan

04.04.2019

Erkekler kendilerinden başarılı ve zeki kadınlara asla ama asla tahammül edemezler. Mutlaka türlü entrikalarla ayağını kaydırmaya çalışırlar. O kadar çok yaşadım ki bunu. Sadece erkek olduğu için başarılı sıfatını hakettiğini düşünen bütün erkekleri Allah kahretsin!

04.04.2019

''Bu esaretten çok sıkılıyorum… Eve hiç dönemeyecek miyim, Paul?” anlamı uzun kısa cümleler..

TÜM YORUMLARI OKU (15)