Aşk Acısı Çekenler Buraya! Ayrılık Sonrası Beynimizde Neler Olduğunu Açıklıyoruz

Harika giden bir ilişkinin bitmesinin ne kadar acı verici olduğunu hepimiz biliriz. Peki vücudumuzda neler oluyor da bu kadar acı çekiyoruz? Ayrılık acısının beynimiz üzerindeki etkileri ve bu süreci daha iyi atlatmanıza yardımcı olacak ipuçları içeriğimizde sizlerle.👇

Sağlıklı ve sevildiğiniz bir ilişkinin ne kadar iyi hissettirdiğini hepimiz biliriz.

Araştırmalar, sağlıklı ve destekleyici ilişkilerin sağlığımız için son derece faydalı olabileceğini gösteriyor hatta evli insanlar bekar insanlardan daha uzun yaşama eğiliminde oluyor. Ama şairlerin ve şarkıcıların dediği gibi, aşkta işler iyi gitmediğinde verdiği acı da çok fazla oluyor.

Hatta bazen o kadar üzücü oluyor ki depresyon semptomları göstermemize bile sebep olabiliyor.

Örneğin, bir ilişkinin bitmesi majör depresif bozukluk riskini artırmanın yanı sıra yaşam kalitesini de düşüren güçlü bir risk faktörüdür. Bir grup araştırmacı aşkın ve ayrılığın insan vücudu üzerindeki etkilerini araştırmış. Detaylarına gelin bir baklalım.

Araştırmacılar işe ayrılıklarını atlatamamış 15 kişiyi MR'a sokarak başlamışlar.

Araştırmada onları terk eden kişinin fotoğrafına bakarken ve hiçbir problemlerinin olmadığı, tanıdık bir kişinin fotoğrafına bakarken her katılımcının beyninin görüntülerini alındı. Terk eden kişinin fotoğrafına bakarken ise aşık olduğumuzda beynimizde aktivasyon gösteren bölgelerde hareketlilik görüldü!

Beynin özlem duyma ve bağımlılıkla bağlantılı bölümlerinde hareketlilik görülmesinin yanı sıra, fiziksel acıyla bağlantılı olan insular korteks (koku ve tat almadan sorumlu bölge) ve anterior singulat (dürtü kontrolü, motivasyon, empati aktivitelerini kontrol eden bölüm) bölümlerinde de aktivasyon görüldü.

Bu bölgelerde diş ağrınız olduğunda da aktivasyon görülüyor. Aradaki fark ise kalp kırıklığının acısı geçmek bilmeyen türden bir acı oluyor.

Romantik ve sevgi dolu bir ilişki sizi iyi hissettiren beyin kimyasallarının da bolca salgılanmasına neden oluyor.

Bir ilişkide olmak, öncelikle başkalarıyla bağ kurmamıza yardımcı olan 'aşk hormonu' olarak da bilinen oksitosin seviyemizi artırıyor. Diğer iki kimyasal ise, zevk ile ilişkilendirilen dopamin ve ruh halimizi düzenlemeye yardımcı olan ve mutlulukla ilişkili olan serotonindir.

Ayrıldığımızda ise beynimizde düzenli olarak salgılanan nörotransmitterler (nöronlar arasında veya bir nöron ile başka bir hücre arasında iletişimi sağlayan kimyasallar) kesilir ve nörolojik olarak zayıflamaya başlarız.

Kalbinizin kırılması beyninizi de işte böyle etkiliyor. Bu kimyasallardaki eksiklik bizi endişeli, depresif ve izole hissettirebiliyor.

Bu durumda, beynimiz bu kimyasalların yerini doldurmak için farklı yollar arar.

Bu süreçteki seçimleriniz ise sağlıklı bir ayrılık yaşayıp yaşamadığınız veya üzgün ruh halinizden kurtulup kurtulamayacağınız konusunda büyük rol oynar.

Örneğin, yeni ayrılıklar yaşayan insanların normalden daha fazla alkol tüketme eğiliminde olduğu gözlenmiştir.

Bunu yapmak beyninizin dopamin salgılamasını sağlar ancak uzmanlar bu tür faaliyetlerin bir dezavantajı olduğunu da ekliyor çünkü salgıladıkları dopamin nedeniyle cazip görünseler de, uzun vadede birini unutmak için izlenecek en iyi yol tabi ki değil.

Aynı yoksunluk hissi sizi eski sevgilinizi sosyal medyadan sürekli takip etmenize de sebep olabilir.

Hepimiz eski sevgilisinin sosyal medyasını sürekli takip eden ve her yaptığı güncellemeye anında bakan birini tanımışızdır. Bu oksitosine ihtiyaç duyan beyninizin size yaptırdığı bir davranıştır. Bunu yaparak eski sevgilinizle koparıp atmanız gereken bağı daha da uzatmış oluyorsunuz.

Uzmanlara göre terk edilmenin iki temel nörolojik aşaması bulunuyor: protesto ve kabulleniş. Protesto aşamasında pek çok kişi sevdiklerini geri kazanmaya çalışıyor.

Bu davranış beyninizin ihtiyaç duyduğu ekstra dopamin ve norepinefrin ile alakalı tabii ki. Özlediğiniz şeyi geri getirmeye çalışıyorsunuz ve korkuyorsunuz. Bu durum yeni terk edilen kişilerde meydana gelen uykusuzluk, kilo kaybı ve duygularda meydana gelen iniş çıkışların açıklanmasına da yardımcı olur.

Kabulleniş aşaması ise kişinin genelde artık her şeyden vazgeçtiği ve atlatmaya çalıştığı aşamadır.

Bu dönem, dopaminin ve genellikle iyi hissetmemizi sağlayan duygularla bağlantılı olan serotoninin düşüşe geçtiği zamandır. Bir kez bu evreye girdiğinizde, uyuşukluk yaşamanız ve tabii ki çok fazla gözyaşı dökmeniz oldukça muhtemel. 

Peki bu dönemi atlatmak için neler yapabilirsiniz?

Duygularınızı bastırmayın ve tüm duyguları yaşayın.

Bir ayrılıktan sonra insanlar öfke, üzüntü, yalnızlık, pişmanlık ve suçluluğa  kadar çok çeşitli duygular hissederler. Bu hislerin hepsi tamamen tamamen normal. Ne kadar zor olursa olsun hepsini yaşamalısınız çünkü şimdi duygularınıza yoğunlaşmak uzun vadede size çok daha iyi gelecektir. Duygularınızı dürüst ve açık bir şekilde arkadaşınızla konuşmak da size iyi gelebilir.

Bağları koparmak için 30 gün boyunca eski sevgilinize dair her şeyden uzak durun.

Oksitosin en fazla bağımlılık yapan kimyasallardan biridir ve beynin bu bağımlılıktan kurtulmak için zamana ihtiyacı vardır. Bu yüzden 30 gün boyunca biten ilişkinize dair her şeyden uzaklaşmalısınız. Onu aramayın ve sosyal medyalarına bakmayın. Bunları yapmaya devam ederseniz, beyninizin bu sürece alışmasını zorlaştıracak ve bu da normal benliğinize geri dönmenize engel olacaktır.

Acele etmeyin ve sevdiklerinizle vakit geçirin.

Büyük bir ayrılığın ardından beynimizin ihtiyacı olan kimyasalları sağlamamız gerekiyor ancak hemen başka bir ilişki arayışına girmek de sizin için sağlıklı değildir. Bunun yerine yakın arkadaşlarınızla ve evcil hayvanınızla vakit geçirmeyi deneyin. Aynı zamanda size bir amaç veya  heyecan veren etkinliklere de katılabilirsiniz.

Moraliniz bozukken egzersiz yapmak belki de kendiniz için yapabileceğiniz en iyi şeydir.

İlk başlarda bir deliğe girip yok olmak istiyor olabilirsiniz. Bunun yerine hareket etmeye devam etmenizi şiddetle tavsiye ediyoruz. Egzersiz, zihninizi temizlemeye yardımcı olur ve depresyon belirtileriyle mücadeleye yardımcı olduğu bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Hangi tür egzersizi seçerseniz seçin, yaptığınız şeyin size çok iyi geleceğini unutmayın.

Şu anda her ne hissediyorsanız, sonsuza kadar sürmeyeceğini unutmayın.

Bu günler geçip gidecek ve sonunda daha mutlu olacağınıza emin olabilirsiniz. Bugünün hayatınızın son günü olmadığı ve sizi mutlu yarınların beklediğini aklınızdan çıkarmayın.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

İlişki Profesörü Geldi! Sosyal Medyanın Ürettiği Yeni Flört Şekli 'Pocketing' Nedir?
Kırık Kalpler Toplansın: Terapist Tavsiyelerine Göre Aşk Acısını Nasıl Atlatabiliriz?
İlişki Profesörü Geldi: Karşınızdaki Kişinin Sizden Hoşlandığını Gösteren 10 Psikolojik Davranış Biçimi

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
YORUMLAR

Aşk acısı olmasaydı güzelim sarkilar, şiirler... olur muydu?

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ