Asla Birlikte Olamayacağınızı Bildiğiniz Birisine Aşık Olmanın Acısı

Ne yalan söyleyeyim, aşk dediğin zor mesele. Zaman zaman oldukça yoğun duygulara sürükleyebiliyor bizleri. Bazen dünyadaki en güzel şey 'aşk' olabiliyor bizim için, ama öyle zamanlar da var ki, yeryüzünde karşımıza çıkabilecek en acı verici duygu halini de alabiliyor.

Bir tek duygunun, diğer birçok şeyin zıttı haline gelebilmesi, fakat diğer her şeyden çok daha güçlü olması çok garip aslında. Ama aşkı güzel yapan şey de bu sanırım, dünyada mükemmelliğe en yakın şey olması.

İyiyi ve kötüyü, güzeli ve çirkini ve daha birçok zıtlığı içinde barındıran bu yüce duygu, galiba insanı insan yapan en kutsal şey.

'Aşk' kavramını düşündüğümüzde, genelde aklımıza mutlu aşk gelir; güzel bir geleceğin başlangıcı olan ve yaşamımıza mutluluk getiren bir duygu...

Aşk çok güçlü bir duygu olduğundan dolayı, genellikle aşık olduğumuz insanları incitecek kararlar almamızı engeller.

Aşkın her zaman mantıksız olduğunu duyarsınız, fakat bunu söyleyen insanlar size iki insanın birbirine karşı beslediği aşkın her şeyi çözmeye yeterli olacağını da söylerler.

Genel kanının aksine, aşk her zaman mutlu sonla bitmez. Büyük bir aşkın iki yolcusu olan insanlar, yolun sonunda her zaman bir araya gelmez.

Bazen iki insan birbirini sever, gerçekten sever... Fakat bir araya gelme ve mutlu olma şansları yoktur. Acı gerçek budur ama gerçek budur işte, ne yaparlarsa yapsınlar birlikte olma şansları yoktur.

Bir insanı tüm kalbinizle seversiniz ama onunla birlikte olma şansınız yoktur. Fakat siz yine de seversiniz, ilerlemekte olduğunuz yolun acılarla dolu olduğunu bile bile.

Gerçek şu ki; aşk bazen tek başına yeterli değil. Küçükken dinlediğimiz o peri masalları, izlediğimiz aşk filmleri ve aşk hakkında uydurulmuş binlerce şey aslında bizlere yalan söyledi. Çünkü aşk akli bir şey değil, o yalnızca çok güçlü bir duygu ve bu nedenle aşk tek başına yeterli olamayabiliyor zaman zaman.

Gerçeklik ile başbaşa kaldığımızda gerçeklik, aşkın gösterdiği yolu göstermez bizlere. Aşkımızın karşısına dikilir ve onu mantıksallık çerçevesine girmeye zorlar.

Ne yazık ki, rasyonalite ile idare edilen bir dünyada yaşıyoruz ve yüce aşk duygusu, bu rasyonellik içerisinde boğuluyor. Bazen aşkımızın elinden tutarız ve tüm engellere rağmen onu yaşatmayı biliriz. Güçlü insanlar başarabilir bunu. Fakat hiç kimsenin üstesinden gelemeyeceği çıkmazlar da vardır bu dünyada. Öyle olunca, mantıksızlıkla suçlanan aşkımız, kalbimizde derin bir yara açarak gökyüzündeki illüzyonlara karışır ve yok olup gider bu gerçeklikten.

Daha karanlık, daha hüzünlü ve daha yalnız bir aşka doğru yol alırız böylece. Birine aşık olduğunuzda, o kişiyle asla birlikte olamayacağınızı bildiğiniz o an, o hiçbir şey yapamamanın verdiği ıstırap. İşte o tip bir aşk başlar...

Bazı insanlar birlikte yapamıyor işte. Sahip oldukları alışkanlıklar veya inançlar, diğer kişi ile birlikte olmalarının önüne geçiyor her seferinde. Eminim şu dünyada hiçbir çift yoktur ki birbirlerinin en küçük ayrıntısını da sevsin (varsa da helal olsun).

Çoğu zaman insanlar, sevdiklerine ait şeyleri sevmeye başlamazlar durup dururken, fakat her şeyi kabullenirler aşkları için. Ama öyle insanlar var ki, onlarla birlikte olmayı imkansız hale getiren alışkanlıkları, eğilimleri veya düşünce yapıları vardır. Ne yaparsanız yapın, bu insanlarla birlikte olamazsınız.

İki zıt insan birbirini büyük bir aşk ile sevebilir, çünkü daha önce dediğim gibi, aşk mantık çerçevesinde işlemez. Fakat bu iki insan birlikte yaşamak ve birbiriyle geçinmek konularında başarı gösteremeyebilir. İşte bu yüzden ilişkiler bir çeşit anlaşma ve karşılıklı bağlılık içerir.

Birlikte olduğunuz insana dair her şeyi hiçbir zaman sevemeyeceksiniz, fakat o kişiyi öyle çok sevmelisiniz ki, ona dair her şeyi kabullenip, onunla yaşayabilesiniz. Birçok insan aşkı için bu tarz bir fedakarlık yapmayı göze alamaz. Cesaret edip aşkının peşinden gidenlerse, her zaman başarılı olamaz.

Bu gibi karşılıklı fedakarlıklar ile başlayan bir aşk, güzel bir geleceğin sinyallerini vermez, aksine çok güzel olabilecek bir geleceğin başlamadan bittiğini söyler size çoğu zaman. Ve böylece, insanı tarif edilemez bir acıya ve sıkışmışlık hissine sürükler.

Fedakarlık yapmak elbette bir seçim meselesi. Ya aşkınıza gerçekten bir şans vermek isteyecek ve her şeyi göze alacaksınız, ya da 'değmez' diyerek aşkınızı kalbinize gömeceksiniz. Benim inandığım budur. İnsan bu seçimi yaptığı andan itibaren geleceğine büyük ölçüde yön vermiş oluyor. Ama bir kez daha söylemekte fayda var; fedakarlık yaptığınızda dahi yürütemeyeceğiniz bir ilişkiniz olabilir. İşte bu en kötüsü.

Bazen insanların birlikte olmasının önünde çok farklı nedenler de olabiliyor.

Karşımızdaki insanı inciten alınmış kötü kararlar, söylenmiş yalanlar veya yapılmış şeyler olabilir. Fakat aşk duygusu bizi ele geçirdiği an, her şey geride kalır. Geçmişte yaşanmış acıları dahi unutturabilir bize büyük bir aşk.

Öyle insanlar var ki, birlikte yapamadıklarının bilincinde olurlar fakat yine de kopamazlar birbirlerinden. Bu nedenle sık sık ayrılıp barışırlar ve ilişkilerine bir şekilde devam etmeye çalışırlar. Yaşadıkları her ayrılıktan sonra ilişkilerine taze bir şekilde yeniden başladıklarını düşünürler. Fakat hala aynı yükü taşımaktadırlar. Er ya da geç, aynı problemler yine baş gösterir ve bu sefer katlanılamaz bir hal alır.

Aşık olduğunuz kişiyi bir daha incitmeyeceğinize dair kendinize söz verirsiniz, fakat karşınızdaki insan size artık güvenmiyordur. İlişkiler güven üzerine kurulur ve güven kaybolunca her şey biter. İki kişi de yaralanmıştır ve bu yaralar bir daha asla iyileşmez.

Tüm bunları bile bile, neden böyle bir ilişkiye başlarız peki? Çünkü başka şansımız yoktur da ondan. Aşığızdır, aklımızla değil kalbimizle hareket ederiz. Her şey bittikten sonra bir başkası ile mutluluğu yakalayabilmeyi umut ederiz. Bekleriz, bekleriz, bekleriz... Yeni birinin gelip, tüm yaralarımızı sarmasını ve hayatımızı güzelleştirmesini bekleriz.

Fakat bu demek değildir ki bizi yaralayan aşkımızı unuttuk. Belki de ölene kadar kalbimizde kalacaktır o, en derinlerde. Hiç kimsenin ulaşamayacağı, bilemeyeceği ve yerini alamayacağı o yerinde kalbimizin, ömrümüzün sonuna kadar yaşatırız onu.

Ve işte böylece, aşkın karanlık yüzü çıkar ortaya. Bir daha onunla birlikte olamayacağımızı biliriz ama kalbimizden de söküp atamayız işte. Uykusuz geceler, yarım kalmış düşler... Kurtulamayız ondan, eğer gerçekten sevdiysek.

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Önce Meydan Okuyup Sonra R Yapmıştı: Murat Övüç "Bülentinkiler Sahte" Dediği Diva'nın Eteklerine Kapandı!
YORUMLAR
29.10.2014

biraz likör biraz kahveyle saatlerce kitap okuyabilen biri her 3-5 satırda durup boş boş düşünüyorsa, en haz verici muhabbetlerin arasındayken bile dalıp gidebiliyorsa, yatağa uzandığında yastığın soğukluğunu hissedip onunla hiç yaşamadığı yaşayamacağı şeyleri düşünüp kendi içini acıtıyorsa,onun dışında herhangi bir şeye hissizleşiyorsa, neyseeee boşveeeer aç Cem Adrian'dan İnce Buz Üstünde Yürüyorum ya da Bana Ne Yaptın dinle yeter..

15.12.2014

Denemedik mi sanıyon olmuyor müdür olmuyor..

26.09.2015

duygular bu kadar yoğunken akıl nasıl çalışsın ? biz bu kadar mutsuzken hayat nası ilerlesin ? biz unutmaya çalışırken zaman nasıl geçsin ?

28.10.2014

nasıl bi duygu böyle herşeyden ağır basabiliyor Allah herkese karşılıklı aşklar nasip etsin yoksa öbür türlü çook zor...

TÜM YORUMLARI OKU (28)