Artık Ağlamaktan Bıktık! Sahipsizler Dizisi ile Birlikte Ekranda Bir Dönemin Sonuna mı Geldik?

Yakın zamanda ekrana bomba bir hikaye ve oyuncu kadrosu ile Sahipsizler gelmeye başladı. Başta 'Tam da Türk televizyonlarının içinden geçecek' bir dizi gibi görünse de Sahipsizler beklenen izleyici kitlesini toparlayamadı. Aslında dizide fakirlik, dram, gözyaşı ne ararsak vardı! Peki, önceki yıllarda birçok dizinin yıldızının parlamasına sebep olan bu  dramatik hikaye neden tutmadı? Gelin, dizi sektörüne bir dalalım...

Türk televizyonlarında bize ağlanacak sahne olsun. Oturur saatlerce üzülür, burun çekerdik. Ama artık işler değişiyor gibi görünüyor.

Diziler son yıllarda büyük ölçüde acı, dram, yoksulluk ve şiddet gibi karanlık temaların etrafında şekilleniyor. Seyirci de bunu epey seviyordu.

Kocasından şiddet gören kadın, babasından dayak yiyen çocuk, fakirlik, türlü işkenceler ve baskılar "psikolojik derinliği olan" yapımlar-mış gibi önümüze seriliyordu. Başta oldukça öğretici bulduğumuz bu diziler zamanla duygusal tatmine neden oldu. O devir de bitince ilk golü Sahipsizler yedi.

Bu temalar, belirli bir dönem izleyiciyi ekran başına çekmiş olsa da, artık aynı formüllerle üretilen yapımlar izleyicide bıkkınlık yaratmış olacak ki aynı konuları işlemesine rağmen Sahipsizler tutmadı.

Sahipsizler, anne ve babalarını kaybeden altı kardeşin hayata tutunma çabalarını konu alıyor.

Dizinin, benzer içeriklerle dolup taşan bir dönemde, izleyicinin ilgisini çekmek yerine ters bir etki yaratmasının altındaki sebebe gelecek olursak: Artık ağlamaktan bıktık!

Televizyon dünyasında aynı temaların sürekli tekrar edilmesi, yaratıcı içeriklerin üretilmesini engellemeye başladı. Hem izleyiciye hem sektöre zarar veren bu durum karşısında dön dolaş yine aynı dizinin farklı rengini izliyor hale geldik.

Özellikle dramatik yapımların merkezinde yer alan yoksulluk, aile içi şiddet, baskılanan kadınlar gibi konular, bir dönemin toplumsal gerçekliklerini yansıtma amacı taşısa da, artık özgünlükten uzaklaştı.

İzleyici, birbirine benzeyen hikayelerden sıkıldı ve bu tür içeriklere karşı bir tür “duyarsızlık” geliştirdi.

Sahipsizler gibi diziler, bu tükenmişlik sendromunun bir örneği. İzleyiciler, artık sürekli acı ve gözyaşı görmek istemediklerini sosyal medyada dile getiriyor. Bu durum, toplumsal dinamiklerin ve izleyici beklentilerinin değiştiğini açıkça gösteriyor. İnsanlar, ekran karşısında umut verici, neşeli, yaratıcı ve pozitif hikayeler görmek istiyor.

Bu noktada artık sektörde yaratıcı hikayeler üretilmesi bir çözüm olabilir. Örneğin Bahar dizisi ile birlikte ekranda şenlik oluştu. Hala reytinglerde yukarı tırmanan dizi Kore dizisinden uyarlamaydı.

Sahipsizler dizisi, gerçek bir hikayeden esinleniyor.

Artık "Gerçek bir hikayeden esinlenen" acı hayatlar değil, mizah, macera, bilimkurgu veya toplumsal sorunları daha farklı bir bakış açısıyla ele alan içerikler bekliyoruz. Tabii, mümkünse uyarlama yapılmadan!

İlginizi çekebilir:

Cumhurbaşkanı Erdoğan RTÜK'e Seslendi: "Reyting Uğruna Kadına Şiddet Normalleştiriliyor!"
Şaka mı Gerçek mi? Müge Anlı'nın Yayınında Kahkaha Kopartan Anlar
MasterChef Beyza Şiddete Uğradığını İtiraf Etti: "Yüzüm Yanınca Bu Yüzden Üzülmedim!"

Popüler İçerikler

Bahis Reklamı ve Teşvik İçin Soruşturma Başlatılmıştı: RTÜK Başkanı TV8 İçin İnceleme Başlatıldığını Açıkladı!
MasterChef Beyza Şiddete Uğradığını İtiraf Etti: "Yüzüm Yanınca Bu Yüzden Üzülmedim!"
Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
YORUMLAR
25.11.2024

Hiç kimse televizyonda kendini izlemek istemez, Türkiye gibi bir ülkede "Sahipsizler" isminde bir dizinin izlenmemesi de ondan. Seyirci yanacaksa fakirin evi değil, zenginin köşkü yansın istiyor. Tokatı yiyecekse kendini temsil eden değil, karşı tarafı temsil eden yesin istiyor.

25.11.2024

yeni nesil küçük Emrahlar bayıyor

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ