Artan Sıcaklıklar ve Ölümlerle Nasıl Başa Çıkılır?

Temmuz ve ağustos gelince hepimiz sıcakları sorun etmeye başlıyoruz. Konu sadece meteorolojik bir durumdan öte sağlığımız, ekonomimiz ve verimli bir çalışma yaşamıyla da ilgilidir. Türkiye'de 2021 yazında yaşanan aşırı sıcaklar nedeniyle elektrik tüketimi rekor seviyelere ulaştı. 2 Ağustos'ta günlük elektrik tüketimi 1 milyar 60 milyon kilovat saat ile tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı. Bu da enerji maliyetlerini artırıyor ve şebeke üzerinde baskı oluşturuyor.

Herkesin tatile çıktığı bir dönemde, elektrik sarfiyatının düşmesi gerekir, diye bekleyebilirsiniz. Aksine aşırı sıcaklıklar sebebiyle klima ve soğutucu kullanımı maksimum seviyeye çıkıyor. Aşırı sıcaklıklar sadece elektrik tüketimi ile sonuçlanmıyor; küresel ısınma ve aşırı sıcak hava olayları giderek daha fazla insanın hayatını tehdit ediyor. Önümüzdeki yıllarda konu daha da kronik bir hal alabilir. Şimdiden tedbirlerine yoğunlaşmamız gerekiyor.

Ölüm oranları artıyor

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, 1998-2017 yılları arasında 166,000'den fazla insan sıcak hava dalgaları nedeniyle hayatını kaybetti. Ancak bu rakamın çok daha yüksek olduğunu gösteren çalışmalar da mevcut. The Lancet dergisinde 2021'de yayınlanan bir araştırma, dünya genelinde yılda yaklaşık 5 milyon insanın optimal olmayan sıcaklıklar nedeniyle erken öldüğünü tahmin ediyor. Bu ölümlerin yaklaşık %90'ı soğuk havadan, %10'u ise sıcak havadan kaynaklanıyor. Aynı rapora göre, 65 yaş üstü kişiler 2019 yılında 2000 yılına kıyasla 3.1 milyar daha fazla sıcak gün maruziyeti yaşadı ve 2018'de dünya çapında 302 milyar potansiyel çalışma saati aşırı sıcak nedeniyle kaybedildi.

Küresel olarak, sıcak hava dalgaları ölüm oranlarında belirgin bir artışa neden oldu. Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), Avrupa'da ısıya bağlı ölümlerin son yirmi yılda yaklaşık %30 arttığını bildirdi. 2023'te Avrupa, kayıtlara geçen en sıcak yıllarından birini yaşadı ve aşırı sıcak stresi ile rekor sayıda güne yol açtı ve yaygın sağlık krizlerine yol açtı. Bu, Güney Avrupa’da özellikle orman yangınları ve kuraklıklarla şiddetlenen uzun süreli sıcak hava dalgalarının halk sağlığı düzenini aşırı derecede etkiledi.

Amerika Birleşik Devletleri'nde, Çevre Koruma Ajansı (EPA), ısıya bağlı ölümlerin genellikle eksik bildirildiğini kaydediyor. Resmi kayıtlar ısı nedeniyle yılda yaklaşık 750 ölümden bahsediyor olsa da daha geniş analizler gerçek sayının yılda 1.300'ü aştığını gösteriyor. Sıcaklığın katkıda bulunan bir faktör olmasına rağmen, kardiyovasküler veya solunum koşullarına atfedilen birçok ölümün resmi olarak ısı ile bağlantılı olmamasından kaynaklanıyor.

Haliyle, hiçbirinin ölüm sebebinde “sıcak” veya “soğuk” yazmıyor.

Birkaç rakam daha konunun hassasiyeti için uyarıcı olabilir:

- Dünya Meteoroloji Örgütü'ne göre, 2011-2020 dönemi kayıtlardaki en sıcak on yıl oldu.

- 2020 yılı, 1850'den bu yana kaydedilen en sıcak üç yıldan biri olarak kayıtlara geçti.

- IPCC'nin 6. Değerlendirme Raporu'na göre, küresel yüzey sıcaklığı 1901-2020 arasında 0.99°C arttı.

Sonuçta, iklim değişikliği ile birlikte sıcak hava kaynaklı ölümlerin artması bekleniyor. Özellikle yaşlılar, kronik hastalığı olanlar ve düşük gelirli gruplar risk altında bulunuyor. 2003 yılında Avrupa'yı vuran sıcak hava dalgasında 70,000'den fazla kişi hayatını kaybetti. 2010'da Rusya'daki sıcak hava dalgası 55,000 can aldı. 2022 yazında Avrupa'da yaşanan aşırı sıcaklar nedeniyle 61,000'den fazla kişinin öldüğü tahmin edildi.

Özellikle 65 yaş ve üzeri kişiler, aşırı sıcaklıkların etkilerine karşı daha savunmasızdır. Araştırmalar, soğuk ilişkili ölümlerin, sıcağa bağlı ölümlerden dokuz kat daha fazla olduğunu gösteriyor.

Aşırı ısının insan refahı üzerinde de büyük etkileri vardır: çocukların okulda öğrenmesini zorlaştırır, açık hava çalışanlarının verimliliğini azaltır ve sağlık sistemleri üzerinde baskı oluşturur.

Sıcak ekonomiyi eritir

Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) tahminlerine göre, 2030 yılına kadar sıcak stresinden kaynaklanan verimlilik kaybının küresel ekonomiye maliyeti yıllık 2.4 trilyon doları bulabilir. Bu, dünya çapında 80 milyon tam zamanlı işe eşdeğerdir.

ABD'de yapılan bir çalışma ise, sıcaklığın 32°C'nin üzerine çıktığı günlerde çalışanların verimliliğinin %2 düştüğünü gösteriyor. Hindistan'da ise sıcaklığın 27°C'nin üzerine çıktığı her 1°C için işçilerin üretkenliğinin %4 azaldığı tespit edildi.

Stanford Üniversitesi'nden araştırmacılar, iklim değişikliğinin en fakir ülkelerin GSYİH'sini %75'e varan oranlarda düşürebileceğini, zengin ülkelerin ise bundan fayda sağlayabileceğini öne sürüyor.

Sıcak hava dalgalarının ekonomik yansımaları bunlarla sınırlı değil. Avrupa'da, sıcak hava dalgaları da dahil olmak üzere iklim değişikliğinin ekonomik maliyeti artıyor. Sıcak hava dalgalarının artan sıklığı ve yoğunluğu altyapıyı zorladığı gibi, sağlık maliyetlerini artırıyor ve ekonomik faaliyetleri bozuyor. Başta tarım gibi sektörler, mahsuller üzerindeki ısı stresi nedeniyle düşük verimden muzdarip iken, nüfus daha fazla klima kullandıkça enerji talepleri artarak daha yüksek hizmet maliyetlerine ve potansiyel elektrik kesintilerine yol açıyor.

FAO tahminlerine göre, iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılına kadar bazı Afrika ülkelerinde tarımsal üretim %50'ye varan oranlarda düşebilir. ABD'de yapılan bir çalışma, mısır veriminin her 1°C sıcaklık artışında %7.4 azaldığını gösteriyor.

Ek olarak, birçok Avrupa ekonomisi için hayati önem taşıyan turizm sektörü, aksaklıklarla karşı karşıya kalıyor. İspanya ve Yunanistan da dahil olmak üzere güney Avrupa'daki popüler turistik yerler, yoğun sıcak dönemlerde ziyaretçi sayısında düşüşler yaşıyor ve yerel ekonomileri turizm gelirine bağlı olarak azalıyor.

McKinsey Global Institute'un bir raporuna göre, 2050 yılına kadar aşırı sıcak ve nemli koşullar nedeniyle Hindistan'ın GSYİH'sinin %2.5-4.5'i risk altında olabilir.

Avrupa Çevre Ajansı'nın tahminlerine göre, 1980-2019 yılları arasında AB ülkelerinde aşırı hava olaylarının ekonomik maliyeti 446 milyar Euro'yu buldu.

Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, soğutma için enerji talebi 2050 yılına kadar üç katına çıkabilir.

IEA verilerine göre, 2020 itibariyle dünya genelinde yaklaşık 2 milyar klima ünitesi bulunuyor ve bu sayının 2050'ye kadar 5.6 milyara çıkması bekleniyor. Klima kullanımı ile sağlık ilişkileri arasındaki bağlantının da araştırılması gerekiyor.

Halen, Çin'de hanelerin %60'ından fazlasında klima varken, bu oran Hindistan'da %5'in altında bunuyor.

Küresel ısınmanın tartışıldığı günümüzde, geleceğe yönelik meteorolojik veriler de tartışılıyor. 2021 yazında Kuzey Amerika'nın batısını vuran sıcak hava dalgası sırasında, Kanada'nın British Columbia eyaletinde sıcaklık 49.6°C'ye ulaşarak ülke rekorunu kırdı. 2022 yazında Avrupa'da yaşanan sıcak hava dalgası sırasında İngiltere'de ilk kez 40°C'nin üzerinde sıcaklık kaydedildi.

Dünya Bankası'na göre, iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılına kadar dünya nüfusunun %40'ı ciddi su stresi altındaki bölgelerde yaşayabilir.

Bu veriler, iklim değişikliği ve artan sıcaklıkların küresel ölçekte ne kadar ciddi ekonomik, sağlık ve çevresel etkileri olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, adaptasyon ve azaltım çabalarının aciliyetini de vurguluyor.​​​​​​​​​​​​​​​​

Pek çok çözüm var

Fotoğraf: Garden City, Singapur

Şehir planlama: Dar sokaklar, ağaçlandırma, yeşil alanlar ve yansıtıcı yüzeyler kullanarak 'kentsel ısı adası' etkisini azaltmak. Örneğin İspanya'nın Sevilla şehri, dar sokakları ve küçük meydanlarıyla sıcağa karşı dirençli bir tasarıma sahip.

Singapur, 'Garden City' vizyonu kapsamında şehir genelinde yeşil alanları artırarak 2030 yılına kadar kentsel ısı adası etkisini 4°C azaltmayı hedefliyor. Miami Beach şehri, deniz seviyesi yükselmesi ve sel riskine karşı 500 milyon dolarlık bir altyapı projesini hayata geçirdi.

Erken uyarı sistemi: Hindistan'ın Ahmedabad şehrinde uygulanan renk kodlu uyarı sistemi gibi halkı bilgilendiren ve harekete geçiren sistemler geliştirmek.

Enerji verimliliği: Daha verimli klima sistemleri geliştirerek enerji tüketimini ve maliyetleri azaltmak. Örneğin Hindistan hükümeti, enerji verimli klimaların üretimini teşvik etmek için 'Soğutma Eylem Planı' başlattı.

Finansal destekler: Düşük gelirli hanelerin klima alabilmesi için sübvansiyonlar veya düşük faizli krediler sağlamak. Örneğin Brezilya'da 'Minha Casa Minha Vida' sosyal konut programı kapsamında düşük gelirli ailelere klimalı evler sunuluyor. Aslında ısıtma ve soğutma gerektirmeyen konut teknolojisi geliştirilmiş durumda. Konuyla ilgili konut inşaat mevzuatı yeniden düzenlenmeli ve bu tür inşaatlara teşvik konulmalıdır.

Mesai düzenlemeleri: Açık havada çalışanlar için daha esnek çalışma saatleri ve molalar uygulamak. Örneğin Katar'da yaz aylarında 10:00-15:30 arası açık havada çalışmak yasaklandı.

Toplum temelli yaklaşımlar: Serin merkezler açmak, su dağıtımı yapmak ve savunmasız grupları (yaşlılar, yalnız yaşayanlar vb.) kontrol etmek için gönüllü ağları oluşturmak.

Yukarıdaki söylem ve projeleri, aslında belediye başkan adaylarından, hükümete talip olan siyasilerden duymak gerekiyordu. Maalesef onların böyle bir gündemleri yok. Bunların bir şekilde toplumda konuşulup, hayata geçirilmesi artık hepimiz için bir zorunluluktur. 

Sonuç olarak, artan sıcaklıklar ve aşırı hava olayları tüm dünyayı etkileyen ciddi bir sorun haline geldi. Bu soruna karşı etkili çözümler üretmek için şehir planlamasından teknolojik yeniliklere, kamu politikalarından toplum temelli yaklaşımlara kadar çok yönlü bir strateji gerekiyor. Özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde, en savunmasız grupları korumaya odaklanan politikalar hayati önem taşıyor. Yaşlanan nüfusa karşı pek çok sorumluluğumuzun yanında aşırı sıcaklıklardan onları korumak da onlara karşı borcumuzdur.

Linkedln

Facebook

X

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Milli Futbolcu Merih Demiral, U16 Milli Takımına Verdiği Sözü Tuttu
İstanbul Boğazı’nın Satışa Çıkarılan Tarihi 60 Yalısı İçin Arap Milyarderler Sıraya Girdi
Bir Döneme Damgasını Vuran Evlilik Programlarında Yaşanmış En Utanç Verici Anlar