'Bir telefon haberiyle hayattaki her şey anlamını yitirdi. Her şey. Derin bir boşluk duygusu. Sanki içi su dolu bir balonmuşum gibi. Sadece savruldum. Delirecekmişim gibi hissettim. Öyle bir çaresizlik duygusu. Sanki her şey şakaymış gibi. Uykunun arasında gelen telefon rüyaymış gibi. Keşke öyle olsaydı! Rüya olmadığı gerçeğiyle dün mezarlıkta yüzleştim. Artık başım sıkıştığında arayacağım, beraber klipler çekip eğlenmeyeceğimiz, O’nun şarkılar besteleyip, şarkı sözleri yazıp bana atmayacağı, arabayla tatile gitmeyeceğimiz , beni görüntülü arayıp 'hangisini giyeyim?' diye sormayacağı, deniz kenarında oturup balık yemeyeceğimiz, benim içki onun meşrubat içtiği yemekleri yiyemeyeceğimiz, Onu zorla evden çıkartıp yemeğe götüremeyeceğim, benim her gösterime bana yer ayırtmayacağı, seyrettiği cinayet filmlerini heyecanla anlatmayacağı , 'kuzum nasılsın?' diye telefon etmeyeceği, montaj sabahlarında 'yine çok börek yedim' diye hayıflanmayacağı, beraber avaz avaz arabada şarkılar söyleyemeyeceğimiz gerçeğiyle yüzleştim! Çok mutsuzum... içimin bir yerlerinden koskocaman bir şey koptu. İçimde kocaman bir boşluk duygusu var. Hüzün. Mutsuzluk. Daha şimdiden kocaman bir özlem.'
Allah herkese böyle ayakta ölmeyi nasip etsin. Yatağa düşürmesin, ne merde ne namerde muhtaç etmesin. Düşene de baktırmayı nasip etmese... Çok zor çünkü, en güzeli çekmeden çektirmeden dimdik ayakta gitmek. Metin de İsmail de ayakta ölenlerden oldu ne mutlu onlara. Hafızlarda hep iyi hatırlanacak ölüm şekli. Ani ölüm her zaman iyidir. Değerlidir. Yatalak olunca öldüğünüzde, kurtuldu diyorlar. Yakınları içinde kurtuldu diyorlar. İyi oldu diyorlar. Hasım akraba maddi manevi desteği kesiyorlar. İçindeyim biliyorum.
"sivri dilli açıklamaları" azaltmasının uyarısı bunlar hep ama ohooo kime