Hayalet diye bir şey yok! demeden önce bir düşünelim. Bir mekana girdiğine iç sıkıntısı ya da değişik enerjiler hisseden, fısıltılar ve sesler duyan, evindeki eşyalar yer değiştiren, evinde renkler ve ışıklar gören, yüzbinlerce insan var. Bu vakaların bir kısmı videoya çekilmiş, adli vaka olmuş ve araştırma konusu haline gelmiş. Hayalet olaylarını açıklamak için iki temel kuram ortaya konuyor.
Poltergeist Fenomeni: Almanca belalı ruh anlamına gelen poltergeist'ın insanların rahatsız düşünce ve enerjileri sonucunda ortaya çıktığı düşünülüyor. Bastırılmış enerjilerin açığa çıkarken madde ile etkileşime girdiği söyleniyor. Parapsikolojist Alan Gauld ve A.D. Cornell’in araştırmasına göre geceleri daha fazla artatış gösteren aktivitede bazı gürültüler duyuluyor, kapı ve pencereler kendiliğinden hareket edebiliyor.
Öteki tarafa geçememiş ruhlar: Hayaletli mekanlar için bir diğer kuram ise dünyadan göçmek istemeyen, arada kalmış ruhlar. Bitirmedikleri işler ya da oları dünyaya bağlayan duyguları o kadar kuvvetli ki, ebedi sisteme direniyor ve burada yarım kalan işlerini halletmeye çalışıyorlar. Parapsikolojik ve medyumik çalışmalarla iletişime geçilerek, öte alema geçmeye ikna edilebildiklerine inanılıyor.