Arınç: ‘Başbakan Gökçek'i Muhatap Alma, Bunun Hesabı Sonra Görülür’ Dedi

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile yaşadığı polemiğin öncesinde Başbakan Davutoğlu’nun Gökçek’le ilgili olarak kendisine, “Muhatap alma, bunun hesabı daha sonra görülür” dediğini, ancak içini döküp sonra pişman olduğunu söyledi.

Olay TV canlı yayınına katılan Arınç, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meydan mitingleri yapmasını değerlendiren Arınç, 'Türkiye alışılmadık bir tabloyla karşı karşıya' dedi ve Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanıyken 2011 seçimleri öncesi 'halkla buluşma' ya da 'açılışlar yapma' adı altında programlar yapmadığını söyledi.

İnsanların, konuşmalarını şahsi olarak değil, hükümet sözcüsünün asıl beyanları niteliğiyle dinlediğini ifade eden Arınç,  şunları söyledi:

“Çoğu zaman tabii bunun ağırlığı altında ezildiğimizi biliyorum; ‘Nasıl söylesem?’ diye. Bu konuda diplomatlar çok başarılıdır. Yani meclis başkanlığım sırasında da gördüm. En kritik konulara öyle güzel cümleler kurarlar ki siz, ‘Ancak bu kadar söylenebilirdi’ dersiniz. Bir de bu işin ustası tabii Demirel’dir. Çok konuşur, hiçbir şey anlaşılmaz. Yani öyle de konuşmak lazım zaman zaman fakat benim de öyle bir üslubum var ki ne sorarlarsa cevap vermeye çalışıyorum.

Başbakan dedi ki: "Muhatap alma, bunun hesabı daha sonra görülür"

Haddi aştığım zamanlar da olur. Bu, Melih Gökçek’e verdiğim cevap mesela. Yani Başbakan dedi ki ‘Muhatap alma, bunun hesabı daha sonra görülür’ falan. Bir iki arkadaş daha söyledi ama ben de öyle başladım. Bir anda içimizi döktük. Sonradan da pişman oldum. Söylediklerimden dolayı değil ama hükümet sözcüsü sıfatıyla Bakanlar Kurulu'ndan sonra böyle bir açıklamayı yapmak herhalde uygun değildi. 

Gönlüm öyle söyledi ama bu, silahtan çıkan mermi gibi geri dönmüyor. Olsun, onda da bir hayır var çünkü görüştüğüm insanların hepsi kulağıma ‘İyi ettin’ diyorlar. Demek ki onda da bir hayır varmış ama o iş ayrı bir iş.”

Ne olmuştu?

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı istifaya çağırmıştı.

Mart ayında Çankaya Köşkü'nde Davutoğlu'nun başkanlığında biraraya gelen Bakanlar Kurulu sonrasında ele alınan konuları basın toplantısında kamuoyuyla paylaşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Melih Gökçek'in istifa çağrısıyla ilgili 'Terbiyesizce bir açıklamadır, Benim görevden alınmamı isteyecek kadar haysiyetli bir insan değildir' açıklamasını yapmış, çok konuşulmuştu.

Arınç'ın diğer açıklamaları şöyle:

Karşılarında hem siyasi aktörlerle bir ittifak olduğunu hem de bir 'koçbaşı' gibi HDP'ye barajı geçirtmek suretiyle AK Parti'nin milletvekili sayısının azaltılmaya çalışıldığını belirten Arınç, 'Bunun peşine gittiler. Bu siyasi aktörleri dışarıdan destekleyen, bunun medya ayağı da yurt dışı ayağı da Pensilvanya ayağı da var. Bunlar da bir araya geldiler, lojistik destek sağlıyorlar siyasi aktörlere. Üçü içeriden, üçü dışarıdan artık sayısı biraz daha fazla olabilir belki, tam bir işbirliği içerisinde bir büyük projenin peşindeler' dedi.

'Türkiye alışılmadık bir tablo ile karşı karşıya'

Programda Arınç'a Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın meydan mitingleri yapmasını nasıl karşıladığı da soruldu. Arınç, 'Bu, kendisi tarafından izah ediliyor, Türkiye alışılmadık bir tabloyla karşı karşıya' yanıtını verdi.

'Abdullah Gül yapmamıştı'

Arınç, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı iken 2011'deki genel seçimler öncesi 'halkla buluşma' ya da 'açılışlar yapma' adı altında programlar yapmadığını hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ise baştan bu yana farklı bir cumhurbaşkanı olacağını, her zaman halka bir arada bulunacağını, her zaman bildiği doğruları söyleyeceğini, bir yanlışlık varsa da onların üzerine gideceğini söylediğini belirten Arınç, şunları söyledi:

'Bu, bugünün yaptığı bir şey değil. Yani cumhurbaşkanlığı seçiminden önce de seçiminden sonra da bunları söyledi. Bunları eleştiren olabilir ama kendisi açık yüreklilikle 'Ben böyle yapacağım, ben halkımla buluşuyorum, ben yaptığım icraatları anlatıyorum, ülkem için 12 sene başbakanlık yaptım, beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez. Yani eleştiren istediği kadar eleştirsin, eleştirmeyen de istediği kadar kabullensin, eleştirmeyen de istediği kadar kabullensin, ben bu işi yapacağım' diyor. O böyle söyleyince bize susmak düşer.'

'İlanihaye bir özgürlük yoktur'

Arınç'a Cumhuriyet gazetesinin MİT TIR'larının aranmasına ait olduğu iddia edilen görüntüleri yayınlamasının ardından yaşanan tartışma da soruldu.

Konuyla ilgili yargının karar vereceğini belirten Arınç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın suç duyurusunda bulunduğunu hatırlatarak şunları söyledi:

'MİT TIR'ları meselesi neredeyse bir sene oldu, hem subaylardan hem emniyetten hem de yargıdan tutuklananlar oldu. Galiba Adana Savcısı veya Başsavcısı, ismini hatırlamıyorum, bu olayla bağlantılı olarak, 'Bunun bir MİT operasyonu olduğu, MİT'in de kendi kanunu içerisinde gizli operasyonlar yapmak mecburiyetinde olduğu, MİT sorumluları hakkında dava açılması için de Başbakan'ın özel iznine tabi olduğunu' söylemişlerdi. Buna rağmen savcı talimat vermek suretiyle emniyet işin içinden çekildi, bu sefer askeri koymak suretiyle hatta diz üstü çökerek hedef almış fotoğrafları da hep beraber izlemiştik. Dolayısıyla bu kapsamda kabul edilirse, bu bir suçtur. Hem MİT Kanununa göre suçtur hem de Türk Ceza Kanununda devletin gizli kalması gereken sırlarını bir şekilde ifşa etme. MGK kararlarında, ben MGK üyesi bir bakanım, yani kararlar bir şekilde istenirse, MGK kendi içinde karar vermek suretiyle bunu isteyen kuruma verebilir. 

Benim bu 6-7 senelik dönemde böyle iki tane kararı ya mahkeme veya herhangi bir kurum istemişti, biz bunu verdik ama MGK'da konuşulanlar, yani zabıtları akseden konuşma, tartışma veya herhangi bir şey, bunlar ilanihaye, kesinlikle açıklanamıyor. Dolayısıyla MGK'da alınan kararlar, MGK'nın izni olmadan da yayınlanmak suretiyle bunu da herhalde Mehmet Baransu ile ilgili bir dava için söylüyorum, yani 'Karar budur' diyerek bir şekilde elde ettiği yazıyı açıklamıştı. Yani burada elbette 'Basın hürdür, sansür edilemez' diye bir anayasanın 28'inci maddesi kuralı var ama özel kanunlar içerisinde gizli kalması gereken belgelerin veya gizli kalması gereken operasyonların bir şekilde ifşa edilmesinin de TCK'ya, yani Ceza Kanununa göre bir suç olması muhtemeldir. 

İlanihaye bir özgürlük yoktur. Her şeyi yazabilirsiniz, çizebilirsiniz ama bir kişilik hakları vardır, suçun işlenmesini tahrik etmeyeceksiniz, bir de konusu suç teşkil eden bir eylemi yapmayacaksınız. Bence yargının kararını bekleyelim çünkü o bu konuda bir basın özgürlüğü kapsamında değerlendirirse bu tartışmalar bitmiş olacak, yok 'Basın özgürlüğü ayrı bir konu, devletin gizli kalması gereken belgelerini, bilgilerini alenen ifşa etmek de Ceza Kanununa göre suçtur' derse sanıyorum, bu önümüzdeki aylar içinde bu karar verilebilir, bunu görmüş olacağız.'

AA ve Onedio

Popüler İçerikler

Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı