Hemen hemen herkes denize sıfır bir ev sahibi olmanın hayali kurar, değil mi? Çünkü herkes bilir ki, herhangi bir su birikintisinin yakınında olmak huzurun kapısını bizler için aralar. Health&Place dergisinde yayımlanan araştırmalar da bu durumu onayladı. Araştırmalara göre, kent sevdalıları için bile denize veya göle kıyısı olan bir yerde yaşamak yaşam enerjisini ve huzuru arttırıyor.
Bilimin 'mavi' ve 'yeşil'e olan ilgisi her ne kadar yeni olsa da, doğanın terapik gücünün kültürel farkındalığı epey eskidir. Şairler, Hristiyan gizemciler ve doğaya tapan paganlar hepsi doğanın gücünün farkında olup, doğayı yüceltmişlerdir. Bugünlerde, biz de yavaş yavaş bunun farkına varıyoruz.
Mesela daha birkaç hafta evvel bir grup araştırmacı ağaçların veya herhangi bir yeşilliğin çok olduğu bölgede yaşayan kadınların ortalama yaşam süresinin uzadığını kanıtlayan bir çalışma yayımladılar.
Çalışmanın yazarları, yeşil alanların neden sağlıklı bir yaşam imkanı sunduğuna dair potensiyel üç etmen öne sürdüler : spor yapma alanları sunması, sosyalleşme imkanı tanıması ve stresi azaltması.
Başka bir araştırmanın yazarları, bu durumun mavi alanlar için de geçerli olduğunu söylediler. Özellikle stresi azaltma etmeni üzerinde durdular. Hem yeşil alanın, hem de mavi alanın özellikle kalabalık şehir yaşamındaki insanlar için önemini vurguladular. Yeni Zelanda'nın nüfusunun %10.6 gibi bir kesminin Wellington gibi bir bölgede yaşıyor olması da bunun en güzel örneklerinden biridir.
Araştırmacılar, ulusal veritablarından bölgelerin sakinlerine gösterilebilir ormanlık alanların, parkların ve sahil şeritlerinin topografik bilgisini topladı. Sonrasında 2011/12 yıllarında yapılan; içerisinde sağlık, yaşam tarzı, doktor ziyaretleri, sosyoekonomik statü, kronik medikal sorunlar ve zihinsel sağlık gibi soruların da bulunduğu Yeni Zelanda Sağlık Araştırması sonuçlarına baktılar. Araştırmaya katılan yetişkinlerin 442'si Wellington sakiniydi.
Sağlık ve topografi verileri birleştirildi ve analiz edildi. Sonuçların bazıları tahmine edilebilir nitelikte olmasına rağmen, bazıları tam bir sürpriz oldu. Michigan Üniversitesi'nden uzman Amber L. Pearson basın açıklamasında 'Mavi alanın arttırılması, psikolojik stres seviyesinin azalmasıyla ilişkilidir. Fakat, aynı sonuçlar yeşil alanlar için geçerli değildir.' dedi.
Peki bu aslında para ile ilgili bir durum değil mi? Sonuçta, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan insanlar için yeşil ve mavi alandan yararlanmak da sağlık hizmetinden yararlanmak da daha kolaydır. Fakat cinsiyet, maddi durum, yaş ve yerel suç oranlarına bakılıp yeniden kontroller yapıldıktan hemen sonra ortaya çıkan sonuçlara göre suyu görmek herkeste zihinsel sağlığı iyileştirici bir etki yaratıyor.
Testlerin doğruluğunu kanıtlamak için, araştırmacılar mavi alan görünürlüğünü tamamen alakasız bir faktörle ölçmeye karar verdiler: dişsizlik. Eğer suyu görmek ile diş kaybı arasında herhangi bir bağlantı bulurlarsa, birşeylerin yanlış olduğunu anlayacaklardı. Fakat hiçbir bağlantı olmadığını gördüler.
Neden su bu kadar iyi gelirken, ağaçlar gelmez peki? Pearson, bu araştırma sonuçlarının kendi araştırma tarzı ile ilgili olduğunu kabul ediyor. Pearson 'Mavinin tamamen doğal olması, fakat yeşilin ormanların yanı sıra spor ve oyun alanları gibi insan eliyle yapılmış alanları da içermesi yüzünden böyle bir sonuç çıkmış olabilir. Belki sadece ormanlara bakıp değerlendirme yapmış olsaydık, başka bir sonuç elde ederdik.' dedi.
O zaman istanbuldakiler pambık gibi olmalı. Ama değil :/
"denize kıyısı olmayan insanları hiç sevemedim" <3
Boşuna demiyorum, beni şehirden uzak sahil kenarı bi kasabaya fırlatın. :)) Harbiden var ya; yerleşeceksin bir sahil kasabasına, ölene kadar oradan çıkmayacaksın!