İnsanların belirli bir zeka düzeyi ile dünyaya geldiklerine ve hayatta yapabileceğimiz en iyi şeyin bu potansiyeli kullanmak olduğuna uzun zamandır inanılıyor. Günümüzde ise bilim adamları, var olan bu potansiyelimizi gerçekten yükseltebileceğimizi kanıtlamış durumdalar. Artık biliyoruz ki kazandığımız yeni beceriler ile beynimiz yeni sinirsel yollar oluşturuyor, daha hızlı ve daha iyi bir şekilde çalışıyor.
İşte karşınızda sizi daha akıllı yapacak 7 hobi ve nedenleri:
Müzik yapmak yaratıcılığınızın yanı sıra analitik becerilerinizi, dili, matematiği, motor becerilerini ve daha fazlasını geliştirir. Tüm bunlar gerçekten büyük birer avantaj olsa da, takım sporu yapmanın da birçok şeye faydalı olduğu söyleniyor. Ancak diğer aktivitelerin yapamayıp enstrüman çalmanın yapabildiği bir şey var; o da beyin yarıkürelerinin oluşturduğu bağlantıları sağlayan, korpus kallozumu güçlendirmesi.
Gelişmiş bir korpus kallozum, yaşınız kaç olursa olsun yönetme becerilerine, hafızaya, problem çözebilmenize ve genel beyin fonksiyonlarınıza yardımcı olacaktır.
İster Game of Thrones, ister Harry Potter serisi, isterse de herhangi bir gazete olsun, hangisini okumaktan hoşlanıyorsanız onu okuyun; çünkü etkileri aynı olacaktır. Okumak stresi azalttığı gibi daha iyi hissetmenizi de sağlar ve kristalize, akışkan ve duygusal olmak üzere üç çeşit zeka türünü yükseltir.
Bu şekilde problemleri rahatlıkla çözer, bilginin farklı parçalarını bir araya getirebilir, günlük hayatınızı kontrol altında tutabilir, desenleri tespit edip süreçleri anlayabilir ve diğer insanları doğru anlayıp onların hislerine doğru bir biçimde cevap verebilirsiniz. İş yerinizde ise olup bitenleri daha çabuk kavrar ve yönetimsel becerilerinizi geliştirebilirsiniz.
Arada sırada yapılan egzersiz tam anlamıyla işe yaramaz. Düzenli yapılan egzersizler ağır antrenmanlara göre çok daha etkili olur. Düzenli olarak egzersiz yaptığınızda vücut BDNF proteini salgılar, Bu da hafıza, öğrenme, odaklanma, konsantrasyon ve anlamaya yardımcı olur.
Bazı bilim adamlarına göreyse uzun süre oturmak, tam tersi etki yapar ve beynimizin çalışmasını engeller.
Hafızanızı geliştirmek için bulmaca çözmeyi bir kenara bırakın ve onun yerine yeni bir dil öğrenin. Araştırmalar da iki dil bilen bir insanın, bir dil bilene göre çok daha iyi bulmaca çözebildiğini gösteriyor. Yeni bir dili başarılı bir şekilde öğrenmek, herhangi zorlu bir zihinsel görevde beyninizin daha iyi performans göstermesini sağlıyor. Bu da planlama ve problem çözme gibi tipik yürütme becerilerini içeriyor.
Ek olarak, en az iki dili konuşmak çevreyi izleme yeteneğinizi olumlu bir şekilde etkiliyor ve dikkatinizi yönlendirebilmenizi sağlıyor.
Lise ya da üniversitedeki pek çok öğrenci, sınav günü geldiğinde oldukça hazır görünmesine ve konuları bir günde yalayıp yutmasına rağmen, ilginç bir şekilde çuvallıyor. Buradaki problem, öğrendiklerimizi hızlı bir şekilde unutmamızdan kaynaklı; unutuyoruz çünkü ihtiyaç duymadığımız takdirde tekrarlamıyoruz.
Yeni bir dil öğrenmenin bizleri daha akıllı yapmasının sebeplerinden biri de kümülatif öğrenme gerektirmesi. Çünkü onlara tekrar tekrar ihtiyaç duyuyoruz; yabancı dil becerilerini geliştirirken öğrendiğimiz dil bilgisi ve kelimeleri sayısız kez tekrar ediyoruz.
Kayda değer bilgileri takip ederek kümülatif öğrenme konseptini, günlük yaşamınızda ve işyerinizde uygulayın. Okuduğunuz kitapları gözden geçirin, önemli görüşmeler esnasında gözlem yapın, dikkatinizi çeken ne olursa olsun küçük bir günlük tutup not edin.
Sudoku, bulmaca, yapboz, video oyunları, kart oyunları ve benzer aktiviteler neroplastisiteyi artırır. Bu da beynin kendini yeniden organize eden sinapsları ve sinirsel yolları kapsıyor.
Daha farklı bakış açılarıyla bakmamızı sağlayan neroplastisite arttığında ve sinir hücreleri farklı şekillerde yanıt verdiğinde, davranışlar ve duygulardaki neden-sonuç ilişkisini anlayabiliyoruz. Yeni şekillerin farkına varıyoruz ve bilişsel yeteneğimiz gelişiyor.
Kulak çınlaması gibi bozuklukların da dahil olduğunu düşünürsek, neoplastisite arttığında bu gibi bazı durumları önleyebiliyoruz. Örneğin; bu seviyenin artmış olduğu kişiler anksiyete ve depresyona daha az yatkınken, daha hızlı öğrenip daha kolay ezberleyebilirler.
1992 yılında, Dalai Lama bilim adamı Richard Davidson'dan meditasyon yaparken beyin dalgalarını incelemesini istedi. Bunun sonucunda Dalai Lama ve diğer rahiplerin meditasyon yaparken şefkat üzerine odaklandıklarında, beyin dalgalarında zihinlerinin derin bir şekilde şefkat üzerine yoğunlaştığı görüldü. İlk olarak 2004 yılında yayınlanan bu araştırma oldukça dikkat çekiciydi.
Çalışmaların kendi beyin dalgalarımızı kontrol edebileceğimizi ve ne istersek hissedebileceğimizi göstermesi, meditasyonu özellikle hırslı kişiler için ilgi çekici hale getirdi. Bu da bir görüşmeden önce daha güçlü ve özgüveni yüksek olabileceğimizi, satış yaparken daha ikna edici olabileceğimizi gösterdi.
Yani beyin kendini daha fazla geliştirebilir ve siz de bunu farkında olarak yapabilirsiniz. Farklı aktivitelerle beynin faklı bölgelerini çalıştırır, böylelikle zayıf yönlerinizi geliştirerek yenilmez bir rakip olabilirsiniz.