Yavru vatanımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı, değerli siyasetçi Rauf Denktaş’ı aramızdan ayrılışının 8. yılında yakından tanıyalım...
Yavru vatanımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı, değerli siyasetçi Rauf Denktaş’ı aramızdan ayrılışının 8. yılında yakından tanıyalım...
British Council bursuyla İngiltere'de hukuk eğitimi gören Rauf Denktaş, mezun olduktan sonra Kıbrıs'a döndü ve avukatlık yapmaya başladı.
Gençlik yıllarında Türkiye'ye, İngiltere'ye eğitime gitmiş, meslek sahibi olmuş ancak Kıbrıs'tan kopamamıştı. Kıbrıs'ta Türklerin bağımsız şekilde bir devlet sahibi olması adına, 20'li yaşlarından itibaren sokaklara karışmış, her zaman en önde durmuştu.
İngiltere'den döndükten sonra Kıbrıs Valisi tarafından kurulan Anayasa Konseyi'nde çalışan Denktaş'ın, sonrasında bu birimin kapatılması üzerine buradaki görevi sona erdi. Türk yetkililerin baskısı sonucunda Kıbrıs'ta bir Türk İşleri Masası kuruldu.
Ancak Türk İşleri Masası'nın uygulamalarını sürdürebilmesi için Başsavcılık kararı gerekiyordu, Kıbrıs'ta ise Başsavcılıkta Türk yoktu. Denktaş buradan ayrıldı ve daha az bir maaşla yardımcı savcı olarak göreve başladı. Kısa bir süre sonra da savcılığa terfi edecekti.
Görevinden istifa etmesiyle, Kıbrıs'taki sorunlarla daha fazla ilgilenme fırsatı bulan Denktaş, aynı yıl içinde Türk Mukavemet Teşkilatı'nı kurmuştur.
Banka denetçisi sıfatı ile adaya gelen TMT eğitmenleri EOKA'nın saldırılarına karşılık verir, Kuzey Kıbrıs'ta birçok köyün basılmasının, insanların katledilmesinin karşısında duran örgüt olarak bilinir.
1964 Londra Konferansı'nda Denktaş istenmeyen adam ilan edildi ve Kıbrıs'a girmesi yasaklandı. 1967'de Türk direnişini örgütlemek için gizlice Kıbrıs'a geçerken yakalandı.
Türkiye'nin yoğun girişimleri sonucunda Denktaş serbest bırakıldı.
1974'te ise, Denktaş'ın uğruna hayatını ortaya koyduğu bağımsız Türk cumhuriyeti, Türkiye'nin askeri müdahalesi sonucu kuruldu.
Denktaş en mutlu gününü, 20 Temmuz 1974 günü yaşadı.
Kıbrıs Türkü’nü, azınlık olarak egemen ruma ezdirmeyip eşit haklarla bağımsız Kıbrıs devletinin kurucu üyesi haline getirme davasının, ancak Türkiye’nin desteğiyle mümkün olacağına inanan Denktaş o gün, o desteği tam olarak bulmuştu.
20 Temmuz 1974’ün Türkiye’deki mimarı Ecevit de o gün elde edilen sonuçta, ‘Enosis’e karşı direnen ve bütün bir cemaatin de direnmesini sağlayan Denktaş’ın büyük katkısı olduğunu açıkça ifade etmişti.
20 Temmuz 1974’ü gerçekleştirenler, aynı başarıyı barışı oluşturmakta gösteremediler.
Savaşta elde edemediklerini, uluslararası destekle müzakere masasında kapmaya çalışanlarsa karşılarındaki çetin ceviz Denktaş’ı, görüşme sürecinden dışlamak için karalama yolunu tuttular, sürekli aynı söylemi tekrarlar oldular:
-Barışın önündeki engel Denktaş’tır. o uzlaşmayı kabul etmeyip direniyor.
Oysa denktaş uzlaşmaya değil, teslimiyete karşı direniyordu.
Ankara’nın desteği arkasında olduğu sürece de başarılı olacağını biliyordu.
Bu desteği hep hisseden denktaş Akp işbaşına gelince yalnız bırakıldığını gördü.
1981 yılında ikinci kez devlet başkanı oldu. 15 Kasım 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanından sonra tekrar cumhurbaşkanlığına seçildi. 22 Nisan 1990'da yapılan erken seçimde ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi. 1995'teki seçimlerde de cumhurbaşkanı seçildi.
2000 yılındaki seçimlerde %43.67 oranında oy aldı ve seçim ikinci tura kaldı; ama ikinci tura kalan diğer aday olan Derviş Eroğlu'nun çekilmesi üzerine seçimden galip olarak çıktı
Bugün Serdar’ın çocuklarına sarılışına, onları sevip okşamasına, oğlu Rauf’un araba yarışına yakın ilgisine, onu yalnız bırakmamak için elinden geleni yapmasına baktığımda, benim kendi eksiklerimi görür gibi oluyorum.
Çocuklarımla çocukluklarını yaşayamadım. Onlarla gereğinde gülüp oynayamadım.
Serdar da herhalde, çocukluğunda arayıp da bulamadığı yakın ilgiyi, sevgi gösterisini, okşayıp sevilmeyi kendi çocuklarından esirgememek duygusuyla hareket ediyor. Ender’in küçük oğlu Raif’e karşı gösterdiği sevginin de altında herhalde bu yatıyor.
Ben de, bensiz büyüyen çocuklarımın çocukluk hatıralarını anımsayamadığım için garip bir özlem içindeyim.
Ölen 3 çocuğumuzun matemini de yeterince tutamadım.
Münir’i 7 yaşında bademcik ameliyatında kaybettiğimde Ankara’daydım. İngilizin Rumları memnun etmek için TMT’cidir diye tutukladığı 30-40 kişinin serbest bırakılmalarını sağlamak için Türkiye’deydim. Ölüm haberini İstanbul’da havalimanında Kıbrıs’tan gelenlerden öğrendim. Cenaze merasiminde de bulunamadım. Eşimle 9 yaşındaki oğlum Raif’i İstanbul’a davet ettim ve birlikte İzmir’e ablamlara gittik. Yolda Raif bana ‘Münir nerede?’ diye sordu. Kısa bir tereddütten sonra kendisine gerçeği söyledim ve Raif’in bir çiçek gibi içine kapandığını gördüm. Bir daha bu konuyu açmadı.
Münir’i benden izinsiz niye ameliyata yatırdıklarını hiç konuşmadık. Yıllar sonra, Raif trafik kazasıyla kendi hayatını kaybettiği tarihten birkaç ay önce bana geldi. ‘Baba, Münir’le dedemin mezarlarının etrafını demir parmaklıklarla çevirttim. Güzel oldu’ dedi. Münir’i rüyasında görmüş ve içinden gelmiş.
Ağlamak istedim ancak ağlayamadım.
Raif’e sarılıp öpmek istedim, bunu da yapamadım.
Duygularımı dışa belli etmemek bende, içinde bulunduğumuz durum nedeniyle olacak, bir karakter haline gelmişti. Kıbrıs meselesi ve bu mesele nedeniyle omuzlamak zorunda kaldığım sorumluluklar mı buna mani oldu, yoksa doğuştan mı bu böyleydi, pek bilemiyorum.
Biz Kıbrıs’ta İngiliz sömürgesiydik. yaşa Kral’ım diye İngiliz marşları söylüyorduk. öğretmen, ’içinizden Kral’ım yerine Kemal’im deyin’diyordu. Öğretmenlerin bayraklaşması budur işte” “Annan Planı'na ’hayır’ demem, reaksiyon değil görevdir. KKTC devletini koruma yemini içmiş biriyim. Dolayısıyla devleti yok sayan bir anlaşmaya hayır demem reaksiyon değil görevdir. Taslak anayasada Mustafa Kemal’i çıkarıyorlar. Atatürkçülüğü öğrenmeyelim istiyorlar...
İngiliz, ABD ve AB’nin çıkarları için uyumsuzluğun referandumunu yaptırıyorlar. Annan Planı ile uyumsuzluğu referanduma sunmuşlar. uyum yok. Her iki tarafta uyumsuz. Eğer buna göre uyum sağlanırsa asıl kavgaya o zaman başlayacağız. Kavgayı uyum sağlandıktan sonra yapacağız. Çetin bir kavga çıkacak. Özellikle mal mülk konusu, rehabilitasyondaki uyumsuzluklar aksaklıklar, ekonomide özellikle...
İnşaat sektörü duracak bir kere... Bankalardan ipotek aldılar inşaat firmaları. Bankalar paralarını alamayacak. Böyle büyük bir ekonomik kaos çıkacak. Çünkü zemin hazırlanmadı. Gerçeklere bakılmadı. Amerika’nın İngiliz’in AB’nin çıkarı için bir paket yaptılar. Bizi görüşür gibi kıldılar. Kendi çıkarlarına göre bir plan yaptılar... Olaylar çıkacak, onun için asker getirdik diye açık açık söylediler. Olaysız bir memleketi olaylı hale getirmeye çalışıyorlar.
Müzakerelerde 'AB'ye girme üzerine yaşanan tartışmalar esnasında Denktaş...
Çalışmalarını Lefkoşa'daki ofisinde sürdüren Denktaş, fotoğrafçılık ve kitaplar üzerine eserler vermeyi sürdürdü. Denktaş'ın fotoğraflarının yer aldığı bir sergi geçtiğimiz dönemde New York'ta sergilenmişti.
Rauf Denktaş'ın aynı zamanda onlarca kitabı, bazı üniversitelerde fahri doktora ünvanı bulunuyor.
'100 yaşıma bile gelsem beni kıskanır' diyerek takıldığı, 67 senelik eşi Aydın Denktaş'ı gözyaşları içinde bırakan, Kıbrıs'ı öksüz bırakan Rauf Denktaş, 13 Ocak 2012 günü aramızdan ayrıldı.