1958 yılında fotoğrafçı Ara Güler tarafından keşfedilen ve fotoğraflanarak tüm dünyaya duyurulan antik kent, o dönem tam anlamıyla köy halkı için evlerinden farksızdı.
Aydın’ın Geyre beldesinde bir baraj açılışı için bölgeye giden Ara Güler ve ekibi, dönüş yolunda yollarını kaybediyorlar ve karanlıkta bir köy keşfederek geceyi burada geçirme kararı alıyorlar.
'Köye geldiğimizde bir kahveye girdik, orada bir taş var. O zaman buraya elektrik değil ruh bile gelmemiş. Gaz lambasıyla duruyorlar, bir baktım adamlar bezik oynuyor, kağıt oynuyor, pişpirik oynuyor.'
'Sonra bir bakıyorum kahvenin ortasında sütun var. Kahvenin damını tutuyor. Garip bir yer. 'Neresi burası?' diye sordum 'Geyre Köyü' dediler.'
'Merhaba-merhabadan sonra bir yere yatacağız. Şoförü bir yere yatırdılar, beni bir yere koydular. Ben bu köydeki durumdan huylandım.'
Çünkü bu köy ile antik kent resmen bütünleşmiş bir şekilde karşısında duruyordur.
Köylülerin günümüze kadar bozulmadan gelen en büyük hipodromunda orakla çim biçtiklerini ve lahitlerin altını delerek şıra yaptıklarını gören Güler, köyün tümünün fotoğrafını çekerek İstanbul'a döner ve köyle alakalı araştırma yapmaya başlar.
Bu defa fotoğrafları Architectural Review dergisine gönderen Güler, daha sonra Horizon dergisinin ilgisini çeker ve oraya da renkli fotoğraflar gönderir. Sonunda birilerinin ilgisini çekmeyi başaran Ara Güler'in sayesinde Amerika’dan gelen arkeologlar Geyre’de araştırma yapmaya başlar.
Dilerseniz şimdi de bu antik kentin geniş tarihine bakalım...
M.Ö 2. yüzyılda ise şehir statüsüne erişen bu yer, M.Ö 1. yüzyılda Roma İmparatoru olunca Augustus unvanını alan Octavian tarafından koruma altına alınıyor.
2017 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yerini alan Aphrodisias, çoğu kaynağa göre Ara Güler'in keşfiyle ortaya çıksa da aslında antik kent 18. yüzyıldan bu yana bilinen bir yerdi.
Aphrodisias kentinden çıkarılan kalıntılar daha sonra Geyre Müzesi'nde yayınlansa da antik kent için daha sonra Aphrodisias Müzesi kuruldu.
Geyre'de bulunan müze, sadece bu antik kentten çıkarılan eser ve heykellerin sergilenmesi için kullanılıyor.
Nereden nereye.. Erkan Can ve Güven Kıraç'ın teee pandemi zamanında çektiği programdam buraya kadar geldim. Üzerinde yaşadığımız şu toprakları sıksak şehit kanı var diye övünüyoruz ya, işte o kanını, canını verenler bize sadece ev, yol, bina yapacak ekip biçecek topraklar değil bu kadar değerli hazineleri de bırakmışlar. O yüzden her çakıl taşının değerini bilelim..