Antik Roma'da Toplum Tarafından Kadınlara Zorla Dayatılan Yaşam Tarzının Hepimizi Dumur Eden Ayrıntıları

Antik Roma'da ataerkil bir düzen vardı ve kadınların davranışları erkekler tarafından kontrol ediliyordu. Kadınların hayattaki amacı, eş ve anne olarak hizmet etmekti. Bazıları nispeten daha fazla bir özgürlüğe sahip olsa da hiçbir zaman erkeklerle eşit değillerdi. Eğitim alma özgürlüğü ya da seslerini duyurabilecekleri bir platform verilmediği için hikayeleri anlatılmadı. Antik Roma kadınları hakkında bilinmeyenleri sizler için derledik. Buyurun...👇

Antik Roma'da kadınlar ile erkeklerin, hiçbir konuda eşit olmadığı görülüyordu.

Kadınlar, hayatlarındaki erkeğe karşı sorumluydular. Kendi hayatlarıyla ilgili kontrolleri ve güçleri yoktu. Evlenmeden önce babalarına hesap vermek zorundaydılar, daha sonra bu yetki kocalarına geçti. Augustus iktidara geldiğinde kadınlarla ilgili birçok yasayı değiştirdi; üç veya daha fazla çocuğu olan kadınlara yasal bağımsızlık verildi.

Üst sınıfa mensup Antik Roma kadınları hayatlarının çoğunu evde geçirirdi.

Yirmili yaşlarının ortalarına ulaştıklarında çabucak evlendiler çünkü 20 yaşına kadar evli olmayan herhangi bir kadın sapkın olarak algılanırdı. İmparator Augustus iktidara geldikten sonra, 20 yaşından sonra evlenmeyen her kadını ağır para cezasına çarptıran bir yasa çıkardı. Alt sınıflara mensup kadınlar, ailelerindeki erkekler gibi meşakkatli işlerde çalışmaya zorlanıyordu. 

Aslında günlük yaşamları, aynı sınıfa dahil oldukları erkeklerin yaşamlarından çok farklı değildi. Hukuken erkeklerden daha aşağı oldukları düşünülse de, oldukça benzer hayatlar sürdüler. Tüm sınıflardan kadınların eğitime erişimi çok azdı veya hiç yoktu. İyi bir eğitim almayı başaran çok az kadın vardı. Ancak onlara da aşırı şüpheyle bakıldı. Bu dönemde kadınlar için eğitim, sadece çocuklarını yetiştirecek bilgiye sahip olmaktı.

Bu dönemde evlilik, iki kişi arasındaki romantik bir ilişkiden çok, iki aileyi veya grubu bir araya getirmeyi amaçlayan politik bir araçtı.

Çoğu durumda, politikacılar siyasi ilişkilerini geliştirmek istediklerinde evlenir ve hemen boşanırlardı. Ayrıca evlilik dini bir görev olarak görülüyordu. Eski Romalılar, tanrılara ve tanrıçalara çocuk yapmayı borçlu olduklarına inanıyorlardı. Eski Roma'da en yaygın evlilik türü, kadının babasından  kocasına devredilen mülk olarak görüldüğü manus evliliğiydi. Kadının hiçbir yasal hakkı yoktu ve kendi adına olan tüm mülk, düğünlerinden sonra kocasına ait olurdu.

Manus evliliği birkaç dini ritüeli içeriyordu.

Damat, kadını satın almak  için gelinin babasına para sunuyordu. Kadın ve erkek bir yıl birlikte yaşadıktan sonra, kadının, kocasının kontrolünde olduğu kabul ediliyordu.

Antik Roma toplumunda kadınların, neredeyse hiçbir yasal statüleri yoktu.

Kadınların evde hizmet etmeleri bekleniyordu. Çocuklarının hayatlarının ayrılmaz birer figürü oldukları için, hane halkının sorunsuz bir şekilde yönetilmesini sağlamaları gerekiyordu. Kadınların aynı zamanda kendilerini geri planda tutmaları, destekleyici olmaları, eşleri ve çocukları için fedakarlık yapmaya istekli olmaları bekleniyordu. Kadının birincil rolü doğum yapmaktı. Ancak bazı durumlarda fiziksel olarak olgunlaşmamış kızlar çok erken evlendirildiğinde, doğum komplikasyonları nedeniyle ölümler yaşandı. Kadınlar, itaatkar, iffetli, tutumlu, geleneksel, dindar, sade ve mütevazı giyimli olmalıydılar.

Romalılar, tüm insanlığı hem erkek hem de kadın tanrıların yarattığına inanıyordu.

İlk insanın bir erkek mi yoksa kadın mı olduğunu belirtmediler. Yunan mitolojisinden farklı olarak, Roma mitolojisinde kadın ve erkek iki farklı türe ait kabul edilmezdi.

Antik Roma toplumundaki "saygın" kadınlar ile olmayanlar arasında bir ayrım yapılması gerekiyordu.

Erkekler, evlenmeden önce cinsel ilişkiye giren bir kadınla evlenilemeyeceğini düşündüğü için bakire eşler talep ettiler. Ancak aynı erkekler fahişelerle cinsel ilişkiye giriyorlardı. Roma'nın 'saygın' kadınları uzun bir elbise ve bir manto giyer, saç bandı takarlardı.  'Öteki' kadınlar ise toga giyiyordu. Saygın kadınların zina yaptıkları tespit edilirse, toplum içinde togaları süslemeye zorlanarak cezalandırılıyorlardı. Diğer kadınlar, saygın olan kadınlardan daha az hakka sahipti. Örneğin tecavüzden dava açamıyorlardı. Tecavüze uğradıklarında, uygulanan suçlama, mal sahibinin maruz kaldığı maddi hasarla ilgiliydi.

Antik Roma'da kadınlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmasına rağmen tarihi değiştirmeyi başaran kadınlar da vardı.

Bunu, ya kendilerine biçilen toplumsal cinsiyet rollerinin sınırları içinde çalışarak ya da bu rolleri yıkarak ve haklarını zorla almaya çalışarak yaptılar. Boudicca, Livia ve Saint Helena gibi kadınlar bu tür kadınlardan birkaçıdır. Boudicca, Roma'ya karşı İngiliz isyanlarından birine öncülük etti. Livia, İmparator Augustus'un karısı ve Tiberius'un annesiydi. Saint Helena ise Konstantin'in annesi ve kişisel danışmanıydı.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Dâhilikle Delilik Arasında Gidip Gelen Bilim İnsanı Nikola Tesla ve Güvercinlere Olan Aşkı
Bildiğiniz Tüm Delileri Unutun: Tarihin En Deli İmparatoru Caligula ve Birbirinden İlginç Yaptıkları
Dünyanın Öteki Ucundaki Cehennem: Binlerce İşçinin Ölümüne Sebep Olan Dünyanın En Kirli Şehri Norilsk

Popüler İçerikler

Yeni Sezonda Hayata Geçecek! TFF Hakemler Konusunda Büyük Adım Attı
Icardi ve Wanda Nara'yı Ahlaksız Bulan Batuhan Karadeniz'e Eski Sevgilisinden Bomba Tesirli Karşılık
Yeşilçam'ın Güzellik Abidesi Oyuncuları Genç Halleriyle Günümüzde Yaşasaydı Nasıl Görünürlerdi?
YORUMLAR
29.06.2022

Yıl 2022... Değişen pek bir şey yok.

Tarihi veriler değerlendirilirken dönem koşulları gözardı edilerek, günümüzün koşulları ile değerlendirme yapmak bizi çok yanlış sonuçlara götürür. Bunun en bariz örneği de evlilik yaşında görülüyor mesela. Tıbbın günümüzdeki kadar gelişmediği Roma ve ortaçağ toplumlarında toplumun ortalama yaşam süresi(kaynaklara ulaşma konusunda nispeten daha iyi konumda olan üst sınıflar hariç) 30 40 yıldı. Bu durumda bi kadının toplum tarafından 20 yaşından önce evliliğe zorlanması dönemin koşullarına göre gayet normal bir durum. Kadınların da ağır işlerde çalışmaları vs durumuna gelince bu da çok normal bir durum. Sanayi devrimine kadar kadınlar ve çocuklar için pozitif ayrımcılık yoktu, hatta çocuk diye bir kavram da yoktu. Kadınların ve küçük insanlar olarak görülen çocukların da güçleri ölçütü ve çalışması beklenirdi. Velhasılı kelam sosyal güvence kavramının henüz doğmadığı tarihi çağlarda çalışmayana asla ekmek yoktu.

18.03.2023

İşte Roma döneminde dahi, bazı gelenek ve gölenekler halen devam ediyor. Bakirelik gibi. Fahişelerin toplumdan ayrılması gibi. Bence de çok değişen bir durum yok. Modern çağımızda da çalışmayan insanlar bir müddet sonra evsiz statüsüne gireceği süphesizdir. Ayrıca ben halen köleliğin devam ettiğini iddia eden adamlardanım. Yeterli para ve statü olduğu takdirde kendinize çok iyi modern köleler bulabilirsiniz. Tabii ki bu yaşadığınız ülke ve ortama göre değişiklik gösterebilir. Dişi kuş yuvayı yapar. Evi çeker çevirir. Çocuklara bakar. Feminemler linç etsede burda beni, asırlar boyu böyle olmuş, ve böyle olacaktır. Çünkü tanrı onlara merhamet ve sevgiyi, erkeklerden bir kaç tık üzerinde bağışlamıştır. Böyle de olması gerekti. Kalın sağlıcakla.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ