Antik Mısır Döneminde Toplumun Canına Okuyan Hepsi Birbirinden Mantıksız Ritüeller

Eski Mısır halkı hala dünyayı şaşırtmaya devam eden bir medeniyet inşa etmiştir. Büyük piramitleri ve gömülü hazineleri, ölümden sonraki yaşam takıntıları, mimari, kültür ve din alanlarındaki çalışmalarından geriye bıraktıkları birçok miras, bugün onların yaşantısını daha iyi anlamamıza yardımcı olmuştur.

Bu içeriğimizde Mısırlılar da dahil olmak üzere tüm eski çağlarda yapılan el yazmalarını incelemiştik👇

Hem Güldürecek Hem Düşündürecek: Yaratıcılığın Sınırlarını Zorlayan Ortaçağ Sanatçılarının İlginç El Yazmaları

Yaşam şekillerini sanatlarına da yansıtan Antik Mısırlılar, yaptıkları bazı uygulamalar ve ritüellerle de o zamanın insanlarına büyük çileler çektirmiştir. Biz de bu yazımızda Antik Mısırlıların toplumun canına okuyan birbirinden mantıksız ritüellerini konuştuk. Detaylar içeriğin devamında! 🤙🏻

10. Hizmetçiler, efendileriyle birlikte gömülürdü.

Ahirete olan güçlü inançları nedeniyle, Eski Mısırlılar, ihtiyaç duyacakları şeyleri öbür dünyaya götürmeleri gerektiğine inanırlardı. Yaşayan en önemli insanlar olarak kabul edilen firavunlar, öldükten sonra bile rahat ve lüks bir yaşam sürdürebilmek için ahirette kölelere ihtiyaç duymuşlardır. Köle sahibi olan diğer birçok kişi de genellikle köleleriyle birlikte gömülürdü; sanki köleler efendileriyle birlikte yeni bir eve veya şehre taşınıyormuş havası yaratılırdı.

9. Güneş Tanrısına saygısızlık yapanlar diri diri yakılırdı.

Eski Mısır'da şiddet içeren suçlar oldukça nadirdi. Bir insanın işleyebileceği en kötü suçlardan biri, Güneş Tanrısına saygısızlık etmek veya onu gücendirmekti. Örneğin, bir kişi bir tapınağı soyarsa veya tahrip ederse, tanrıya yönelik saygısız sözler söylerse veya kendisine saldırgan olarak kabul edilebilecek başka herhangi bir eylemden suçlu bulunursa, diri diri yakılmaya mahkum edilirdi.

Bir kişiyi diri diri yakmak, ruhlarının içinde bulunduğu 'kabın' tamamen yok edilmesi anlamına geliyordu; bu da, bireyin artık öbür dünyaya geçemeyeceği anlamına geliyordu.

8. 'Masumluğu kanıtlanana kadar herkes suçludur.' ilkesini benimsemişlerdi.

Eski Mısırlılar kurallarını 'uyum ve teşvik' kavramlarına göre kurmuşlardır. Tarihçiler, Eski Mısır kayıtlarından birçok hoşgörü vakasına rastlamış olsa da, geçerli yasal görüş, suçlanan her bireyin masum olduğu kanıtlanana kadar suçlu olduğu fikrine dayanmasıydı. Yaygın inanç, bir birey tamamen masum olsaydı, ilk etapta suçlanmayacaklarıydı. Bu da uyum kavramını açık bir şekilde gözler önüne seriyor.

7. Mahkemelerde papazların önemli bir etkisi vardı.

Saraydaki hiyerarşinin en tepesinde tanrıları ve onların ilahi adaletini temsil ettiğine inanılan kral vardı; altında adaletin yöneticisi olan vezir vardı. Ayrıca, vezirler sulh yargıçlarının atanmasından da sorumluydu. Bu uygulamanın aksine Mısır'da, papazların mahkemeden önce Tanrılarla konuştuğuna inanılıyordu, bu da onlara papazların en doğru yargıya varacağını düşündürüyordu.

6. Doğum kontrolü için timsah gübresi kullanırlardı.

Eski Mısırlıların, timsah gübresini bal gibi diğer doğal maddelerle karıştırarak vajinaya sokulan veya vajinanın üzerine sürülen bir karışım oluşturduğu bilinmektedir. Bu karışımın sperm öldürücü olarak etki ettiğine inanılıyordu ve doğum kontrol yöntemi olarak kullanılıyordu.

5. Bebeklerin cinsiyetini öğrenmek için hamileyken buğday ve arpa dolu bir torbaya işerlerdi.

Mısır'da bulunan 3.500 yıllık bir papirüse göre, Eski Mısırlılar, doğmamış bir çocuğun kız mı erkek mi olacağını belirlemek garip bir yönteme sahipti. Papirüste, hamile kadının önce buğdayla dolu bir torbaya sonrasında arpayla dolu bir torbaya idrarını yapması gerektiğini yazıyordu. Eğer önce arpa filizlenirse, bu erkek çocuğu olacağı anlamına geliyordu, ama buğday önce filizlenirse, bu, kızı olacağı anlamına geliyordu. Tahıllardan hiçbiri filizlenmediyse, bu kadının hamile olmadığı anlamına geliyordu.

4. Eski Mısırlılar insanları lanetlerdi.

Yaklaşık yüzyıl boyunca, 'firavunların laneti', Mısır hükümdarlarının mezarlarını kirletmeye cüret eden kişilerin başına gelen çeşitli hastalıklara atıfta bulunmak için kullanılan bir tabirdi. Bu tabir, insanları büyüleme konusunda bir yeteneğe sahip olsa da, bu lanetlerin ciddiyeti büyük ölçüde abartıldı ve yanlış anlatıldı. Bu, Eski Mısırlıların lanet kullanmadıkları anlamına gelmez, fakat kullandıkları bu 'lanetlerin' daha çok sadece kendilerine zarar vermesi muhtemel olanları caydırmayı amaçlayan tehditler olduğu anlamına gelir. Ek olarak, bu lanetli yazıtlar firavunların mezarlarında bulunmazdı çünkü zaten düşmanlarına karşı başka kaynaklar aracılığıyla korumaları vardı. 'Lanet' olarak bilinen olumsuz düşünce ve kelimelerin gücüne yönelenler sadece sıradan vatandaşlardı.

3. Kadınlar çürümüş eşek ciğeriyle saçlarını boyardı.

Eski Mısırlılar saçın kalitesine çok önem verdiler; Bunlar sadece kişinin kişisel görünümlerini korumak için değil, aynı zamanda sosyal statünün sembolleri ve göstergeleriydi. Mısırlılar saçlarını sağlıklı ve genç tutmak konusunda takıntılıydılar, bu yüzden beyazlayan saçlara çare bulmak için çok uğraştılar. Buldukları ilk çözümlerden biri, siyah bir buzağının kanını yağ ile pişirmek ve saça uygulamaktı. Bir diğeri, bir kaplumbağanın kabuğunu ve bir kuşun omurlarını yağda pişirmekti. Yine bir diğeri, bir dişi köpeğin vajinasını bir eşeğin paçasıyla pişirmekti. En tiksindiricisi ise, küçük toplar halinde kesilmiş ve yağda pişirilmiş çürük eşek ciğerini kendi saçlarına uygulamaktı.

2. Kellik tedavisi için sote edilmiş tazı bacakları ve eşek toynakları tüketirlerdi.

En garip ve en yaygın tedavilerden biri, dişi bir tazının bacağını yağda sote edip bu karışıma bir eşeğin toynaklarını ekledikten sonra elde edilen yağı bireyin kafa derisine uygulamaktı. Bundan önce, Mısırlıların yardım için güneş tanrılarına başvurdukları iddia edildi: Soğan, kırmızı kurşun, demir, kaymaktaşı ve baldan oluşan bir kokteyl içmeden önce bir dua okurlardı. Ayrıca su aygırı, aslan, dağ keçisi, timsah, yılan, erkek kedi ve kazların yağlarını kafa derisine sürerlerdi. Bu tedavilerin hiçbiri istenen sonuçları göstermediğinde, peruklara ve takma sakallara yöneldiler.

1. Erkekler, Nil Nehri'ni daha verimli hale getirebilmek için mastürbasyon yapıp nehre boşalırdı.

Mısırlılar evrenin, tanrıları Atum'un mastürbasyon yaptıktan sonra boşalmasıyla oluştuğuna inanıyorlardı; Mısır'daki Nil Nehri'nin akışının, Atum'un boşalma miktarıyla ile bağlantılı olduğuna inanılıyordu. Antik Mısır firavunları tanrılarına saygılarını sunmak için Nil'de mastürbasyon yapıp boşalmalarını öğütleyen törenlere katılırlardı. Zamanla bu eylem her firavun için bir ritüel haline geldi. İlahi hiyerarşideki tanrıları takip ettiğine inanıldığından, Nil'i beslemek için Atum'u anmaları gerektiğine inanılıyordu. Ayin sırasında, diğer erkek katılımcılar da cinsel verimliliği arttırdığına ve bol hasat sağladığına inanılan ritüeli gerçekleştirirken soyunur ve liderlerini takip ederdi. Ayrıca bu tören, 'doğurganlık festivali' olarak da biliniyordu.

Bu içerikler de ilgini çekebilir diye düşündüm:

Görünce Yarasa Çorbasına Şükredeceğiniz Romalıların Afiyetle Yediği Garip Yemekler
Öğrenince Kültür Şoku Yaşayacağınız Tarihsel Yerlerin Bilinmeyen Gizemleri
Kurbanlarının Önce Penislerini Sonra Kafalarını Kesen Cleveland Seri Katilinin Çözülemeyen Gizemi

Popüler İçerikler

HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
YORUMLAR
10.07.2022

Şimdi de çok farklı değil aslında. Sırtına kulunç girdi diye cinci hocaya gidip, hoca cin musallat olmuş, bi kere skmem lazım seni ki çıksın haberlerini hep okuyoruz.

11.07.2022

din budur. şimdikinden pek farkı yok

10.07.2022

Ama Nil nehri mısırın en önemli su kaynağı, içme suları hayvan sulakları hepsi oradan geliyor onlar şimdi sırf bir inanç yüzünden bunların içine mi siciyolar?

11.07.2022

Keşke sicsalarmış

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ