Milattan önce üçüncü yüzyılda, İmparator Ahsoka'nın aklına parlak bir fikir geli. Habire insanları belli bir dine inanmaya zorlamak ve diğer dinden insanlarla savaşmakla çok fazla zaman ve kaynak harcanıyordu. Farklı dinlerden insanlar da bir arada gayet güzel geçinip gidebilirdi. Sonuç Ellora Mağaraları gibi deneyimler oldu. Her mağarada farklı bir dini inanca yönelik kutsal semboller yer alıyor, insanlar hep birlikte dini ibadetlerini yerine getiriyordu. 16'ıncı yüzyılda İmparator Akbar daha da ileri gitti. Potansiyel din kavgalarını önlemek için Müslüman, Hindu, Hristiyan, Yahudi ve ateist bütün alimleri toplayıp herkesin içinde kendinden bir şeyler bulabileceği yeni bir inanç sistemi kurmaya çalıştı. Her ne kadar 'Din-i İlahi' pek tutmasa da, farklı dinsel gruplar arasında etkileşimin ve görüşmelerin artması nedeniyle ülkedeki dinsel tansiyon azaldı. Aynı tarihlerde çıkan ve her türden dinsel ayrımcılığı yasaklayan kanunların çıkmasıyla Hindistan bir anda din ve vicdan özgürlüğünün en canlı yaşandığı ülke oldu. Bütün bu kavgalar ise 20'inci yüzyılda yeniden canlanacak, çok barışçı bulunduğu için Gandhi, milliyetçi bir Hindu tarafından vurulacak, müslümanlar da ayrılıp Pakistan adıyla bilinen ülkeyi kuracaktı. (Dost ve kardeş Pakistan, canımızın içi Pakistan)