Depresyon, kişinin kendini üzgün, mutsuz, umutsuz veya değersiz hissetmesiyle karakterize bir ruh hali bozukluğudur. Depresyonun nedenleri arasında genetik yatkınlık, stresli yaşam olayları, hormonlar veya beyin kimyasındaki dengesizlikler sayılabilir.
En önemli belirtileri arasında ise duygu durumunda düşüklük, ilgi kaybı, uyku bozuklukları, konsantrasyon güçlüğü, suçluluk veya değersizlik duyguları sayılabilir.
Halbuki toplum olarak bunların hiçbiri bizi yansıtmıyorken neden sevdik acaba?
Depresyon tedavi edilebilir bir hastalıktır ancak tedaviye başlamak için öncelikle hastalığın farkına varmak gerekir. Depresyonu olan kişiler genellikle kendilerini reddedebilir veya yardım almaktan çekinebilirler.
Yani kendini değersiz, üzgün, mutsuz hissedersen çözümü var aslında.
Bu kadar bilimsel konuşmanın sonrasına biraz da gerçeklerimize bakalım.
İç sesimiz: Ne alakası var ben deli miyim ?
Türkiye’de antidepresan kullanımının son yıllarda arttığını söyleyebiliriz. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 2020’ye kadarki on bir yılda antidepresan kullanım miktarı yaklaşık yüzde 70 arttı. Paylaşılan verilere göre de, 2017’den 2021’e geçen beş yılda satılan antidepresan kutu sayısı 11,5 milyon arttı. Bu rakamlar bize Türkiye’nin psikolojisinin bozulduğunu mu gösteriyor?
İç sesimiz: Ne alakası var, tüm dünyada kullanım arttı. Artmadı mı ?
Evet. Dünya ile kıyasladığımızda Türkiye’nin orta sırada olduğunu görüyoruz. OECD verilerine göre bin kişiye günlük düşen antidepresan dozu bakımından İzlanda ilk sırada yer alırken (153 doz), Letonya en son sırada (20 doz). Türkiye ise bu listede 49 doz ile Güney Kore’nin (27 doz) üzerinde ama Yunanistan’ın (66 doz) altında yer alıyor.
İç sesimiz: Bak biz iyiyiz işte demedim mi ne alakası var diye.
Yine OECD verilerine göre son on yıl içinde antidepresan kullanımının artışında Şili ilk sırada (%166), Güney Kore ikinci (%142), İngiltere üçüncü (%101) ve Kanada dördüncü (%55). Türkiye ise beşinci (%50) oldu.
İç sesimiz: Tamam artmış olabilir ama biz bize yeteriz aslında, neden arttı ki acaba ?
Türk halkı zor zamanlarda dayanışma ruhuyla birbirine destek olmayı bilir. Bu nedenle psikolojik sorunlarını paylaşmak için aile ve arkadaş çevresine güvenir.
Psikolog ve psikiyatr gibi uzmanlara gitmek ise bazen gereksiz veya utanç verici olarak algılanabilir. Ayrıca Türk halkı arasında psikolog ve psikiyatr arasındaki farkın tam olarak bilinmediği de söylenebilir.
Yazıyı buraya kadar okuyanlar mutlaka bilir ama hatırlatmış olayım, Psikologlar ilaç yazamazken, psikiyatristler ilaç yazabilir. Bu da bazen kafa karışıklığına yol açabilir.
Peki yazının önermesi nedir?
Psikolojik destek almanın bir zayıflık işareti olduğunu düşünmeyin ve damgalanırım diye korkmayın.
Bazı insanlar psikoloğa ya da psikiyatriste gittiklerinde 'deli', 'akıl hastası', 'ruh hastası' gibi etiketlerle karşılaşacaklarını veya çevreleri tarafından dışlanacaklarını sanıyorlar. Bu yüzden sorunlarıyla baş etmeye çalışırken yardım almaktan kaçınıyorlar.
Psikolojik destek almanın sicile işleyeceğini veya ilerde iş hayatında veya başka alanlarda sorun yaratacağını düşünmeyin.
Oysa ki psikoloğa ya da psikiyatriste gitmek adli sicile işlemez ve kişinin özel hayatına saygı ilkesi gereği gizli tutulur. Cezai ehliyet durumu ise sadece mahkeme kararıyla belirlenir ve ruhsal bozukluk tanısı olan herkes cezai ehliyetsiz sayılmaz.
Psikolojik destek almanın faydasız olduğunu veya çözüm getirmeyeceğini düşünmeyin.
Bazı insanlar psikolojik sorunların ilaçla veya konuşarak çözülemeyeceğini, kendilerinin daha iyi bildiğini veya zamanla geçeceğini varsayabilirler. Bu yüzden profesyonel yardım almaya ihtiyaç duymazlar veya önemsemezler.
Psikolojik destek almanın maliyeti.
Türkiye'de devlet hastanelerindeki psikiyatri bölümlerinde uzun kuyruklar, randevu sıkıntısı, seans sürelerinin kısalığı gibi sorunlar yaşanabiliyor. Özel muayenehanelere gitmek ise bütçeyi zorlayabiliyor. Bu yüzden pek çok insan parasal olarak bu hizmetten yararlanamadığını hissedebilir.
İç sesimiz: Eeee ne yapalım peki ?
Çok da şey yapmamak lazım, kafaya takmamak, düşünmemek.
Zaten istenen de o değil mi?
Haydi gelin bir de hep beraber yeniden söyleyelim.
Gitme burdan, sen olmadan ben asla yaşayamam, kesmiyor ne ilaç ne antidepresan :)
Instagram
Twitter
LinkedIn
Web
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio