Paranoyak davranmaya başlamıştı. Azalan kilosuna rağmen kendini zayıf hissetmiyordu. Ama sürekli olarak üşütmüş gibi hissediyordu.
'Hasta olduğumda herhangi bir sorunum olduğunu düşünmüyordum. Aksine bu kiloda devam edebileceğimi ve aynı zamanda normal bir hayat yaşayabileceğimi düşünüyordum. Yeme bozukluğumdan kurtulmayı istemiyordum. Tedaviyi reddediyordum. Çevremdeki herkesin bana karşı olduğuna kendimi inandırmıştım. Hepsinin hayatımı mahvetmeye çalıştığını düşünüyordum. Kendimi zayıf hissetmiyordum. Çünkü vücudum bu düşük kiloya uyum sağlamıştı. En büyük sorun üşüme hissiydi. Bazen gerçekten çok acı verici olabiliyordu. İyileşme sürecinden önce köpeğimle günde iki kez 35 dakika yürüyüş yapıyorduk. Her sabah yoga yapıyordum, karın egzersizleri yapıyordum. Saat 4'e kadar oturmuyordum. O dönemler 'vegan' olduğumu iddia ediyordum. Böylece yalnızca meyve, sebze ve temiz gıdalarla besleniyordum. Her gün aynı şeyleri yiyordum.'
Türkiyede sahip olunması en zor hastalık bu herhalde
kilo takıntısı psikolojik olarak rahatsız ediyor kilo kaybettiğimizi görüp seviniyoruz ve sonra bummmmmmm hastalık ! ben de çok takıntılıyım aslında şişman olmadığımı biliyorum ama sürekli o iç ses beni hiç rahat bırakmıyor
Kendi egolarımızın tatmini için aşaladığımız , hor gördüğümüz insanları bu hale sokmaya ne alakası var. Şahıs olarakta hatalı olabiliriz ancak kendimizi sevmeyi öğrenmemiz lazım ve eğer kilo verip estetik vb işler yapacaksak sağlığımız için bunları yapmalıyız. Eskilerin dediği gibi '' beyenmeyen almasın küçük oğluna '' diyip geçmek sanırım bazen çok iyi bir tercih