Şimdi bir bakıcılar grubu bakıyor, anne sadece kuralları koyuyor. Çocuklar, bakıcıların ardından anneyi aramasınlar ve meşgul olsunlar diye, ilgi alanlarında dahi olmayan kurslar arasında koşturuluyorlar. Ne yazık ki spor en az tercih edilen kurslar arasında… “Aman kulağına su kaçmasın yüzmeden alalım', 'aman sert tekme yer fut- boldan alalım', 'bale mi? Ayakları şekil değiştirir, kaslı olur, kız çocuğu boş ver', 'voleybol mu? Çok zor! Kısacık şortla dizleri yaralanır, koşmasın, terlemesin, aman okul zamanı, sınavları var hasta olmasın, bana sorun çıkarmasın!” diyerek çocuklar hareketsiz sedanter bir yaşama alışıyor.
Zaten eğitim sistemi, yoğun şehir hayatı, sözde iletişim aracı olan “akıllı telefonlar” çocukları daha da hareketsiz hale getiriyor. Çocuk eve geliyor, anne yok, abur cubur veya fast food, zamanla bağımlılık yapıyor. Çocuk, varlığını bilmediği bir duygunun yokluğunu da bilemez ki. Ardından beslenme bozukluğu, kilo alma, sinirli davranışlar… Sonuç ise bedene ve yaşama uyumsuzluk.
Sonrasında; “neden bu çocukta iletişim ve yeme problemi var?” diye pedagog görüşmeleri başlıyor. Sonuç olarak çalışan anneler ar- tık çok iyi öğrendi, anne kendini klonlayamıyor, onun yerine anneliği ve ev hanımlığını dışarıya veriyor ya da moda tabiriyle, annelik artık günümüzde “outsource” ediliyor, yani dışarıdan bulunuyor. Aslında tek konu, anne-çocuk bağlanmasının gerçekleşmemesi. Bu durumda anne-çocuk arasındaki bağ oluşmadığından, bu eksiklik başka yollarla giderilmeye çalışılırken istenilmeyen sonuçlar ortaya çıkıyor:
Aşırı yemek yeme
Kendini önemsememe
Değersizlik
Sevgisizlik
“Acaba hayata bağlanmada sorunu olanlar kilolu mu?” diye düşünmeden edemiyor insan. Acaba sahiden stresin baskısını yemek yiyerek mi çözüyoruz?
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio