Ankara Antlaşması'na Göre Kuzey Irak Üzerinde Gerçekten Tasarruf Hakkımız Bulunuyor mu?

Bilindiği üzere yapılması planlanan ''Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Bağımsızlık Referandumu'' uzun süredir dünya siyasetini meşgul etmektedir. Bu gelişmeler ülkemizde ise, Türkiye'nin Irak sınırını belirleyen ''Ankara Antlaşması''nı ve beraberindeki tartışmaları gündeme getirdi.

Esasında Cumhuriyet tarihimizi ilgilendiren ve ''Ankara Antlaşması'' olarak anılan iki meşhur görüşme vardır.

Bunlardan birincisi Milli Mücadele devrinde Fransız kuvvetleriyle 20 Ekim 1920'de yapılan ve Fransız işgalinin kalkmasına zemin hazırlayan antlaşmadır. Bu antlaşma ile Anadolu'dan kuvvetlerini çekmeyi planlayan Fransa'nın, aynı zamanda bölgede bıraktığı silah ve mühimmat da Kuva-yı Milliye'nin eline geçmişti.

Bunlardan ikincisi ve gündemimizi ilgilendiren Ankara Antlaşması ise Lozan'da çözülemeyen Musul meselesi hakkında 5 Haziran 1926'da imzalanan antlaşmadır.

Lozan'daki görüşmelerde İsmet (İnönü) Paşa başkanlığındaki Türk heyeti, Musul ve Süleymaniye'nin de Türkiye sınırlarına dahil edilmesi gerektiğini savundular. İngiltere ise bunun tam tersine, Hakkari'nin dahi Irak topraklarına katılması gerektiğini söylüyordu. Lozan'da çözülemeyen bu mesele daha sonra görüşülmek üzere ertelendi.

19 Mayıs-5 Haziran 1924'de İstanbul'da toplanan Haliç Konferansından da bir sonuç çıkmayınca mesele Milletler Cemiyetine havale edildi. 1925 yılı başlarında patlak veren Şeyh Sait isyanı ve devamındaki karışıklıklar Türkiye'nin elini zayıflattı. Sonuç olarak 5 Haziran 1926'daki Ankara Antlaşmasıyla günümüzdeki Irak sınırı çizildi.

Peki bu antlaşmada günümüzü ilgilendiren maddeler nelerdir?

Fotoğraf: Ankara Antlaşması'nın yayınlandığı 18 Temmuz 1926 tarihli Resmi Ceride'nin (gazete) ilk sayfası.

Birinci maddede günümüzdeki Irak sınırı detaylıca tarif edilir (bu tasvir yaklaşık bir buçuk sayfa tutuyor). Yapılacak olan referandumdan evet sonucunun çıkmasıyla kurulacak olan bağımsız yönetimin, ihlal edeceğini söylenen madde ise antlaşmanın 5. maddesidir.

İhlale uğranılacağı dile getirilen 5. madde ise aynen şöyledir:

Günümüz Türkçesiyle: ''Antlaşmanın taraflarından her biri birinci maddede belirtilen sınır hattını kesin ve saldırıdan korunmak üzere kabul ve bunu değiştirmeye ait her türlü teşebbüsten sakınmayı kabul eyler.''

Irak Başbakanı Haydar El İbadi ve Irak Parlamentosu, bu maddeye uygun hareket ederek referandumu reddeden açıklamalarda bulunuyorlar.

Bu yönden bakıldığında, Irak Hükumetinin hali hazırda Ankara Antlaşması'ndaki adı geçen maddeyi ihlal etmediği görülüyor. Buna rağmen referandumdan evet sonucunun çıkması ve bağımsız bölgenin kurulması halinde antlaşmanın 5. maddesi bozulmuş olacak.

Peki bu durumda Türkiye'nin Musul'a askeri müdahale hakkı olabilir mi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu görüşmesinden sonra 'Tüm ikazlarımıza rağmen Irak'ın kuzeyinde referandum yapılırsa Türkiye, uluslararası anlaşmalardan doğan haklarını korur' açıklaması yapıldı.

Ankara Antlaşması'nda ise Türkiye'ye bu durumda askeri müdahale hakkı tanıyan bir madde bulunmuyor. Yukarıda bahsettiğimiz 5. maddeden sonraki devam eden maddeler, sınırlarda yaşanacak asayişsizlik ve silahlı saldırılarda taraf devletlerin birbirlerine yardım etmesini öngören karşılıklı sorumlulukları içeriyor.

''Ankara Antlaşması'nda Musul'u, Irak'a mevcut sınırlarını koruması halinde bıraktığımız'' söylemi ise yanlış bir bilgidir.

Buradaki 14. maddede görüldüğü üzere, petrol gelirlerinin %10'unu 25 yıl boyunca Türkiye'ye ödemek şartıyla Musul, Irak Hükumetine bırakılmıştır.

Adı geçen petrol gelirlerinin 1934'ten başlamak suretiyle 1950'li yıllara kadar ödendiği, o yıllarda Maliye Bakanlığında görevli olan Cahit Kayra tarafından belirtilmektedir.

Fotoğraf: Cahit Kayra, 18 Ocak 2009 tarihinde katıldığı Teke Tek Özel programında.

Netice itibarıyla Ankara Antlaşması içerisinde, sınırları değiştiği takdirde Irak'a müdahale etmemizi belirten bir madde mevcut değildir. Fakat Irak'ın Ankara Antlaşması'nın 5. maddesini ihlal etmesi durumunda, Türkiye'nin gerekli diplomatik yaptırımları uygulaması da kaçınılmaz bir gerçektir.

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Tolunay Kafkas, "El Sıkmama" Olayına Müdahil Oldu: Hedefinde Volkan Demirel Var
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
YORUMLAR
23.09.2017

100 yıl önce ermenileri anadolundan sildiğimiz gibi bugün arap ve farslarla beraber kürtleri de d.anadolu, kuzey ırak-suriye'den silmeliyiz bunun başka çözümü yok !!! tek yaptığı kaçakcılık,terör ve vandalizim olan bu yarı insan yarı vahşi hayvanlar kuzey ırakda bağımsız olursa bizim topraklarımıza göz dikecekleri çok belli

24.09.2017

Yapılan asimilasyon politikaları zaten 1000 yıllık yunan ve ermeni topraklarını Türk yurdu haline getirdi. Bu süreçte dağdan gelip bağdakini kovan, yeni yurt arayışı diyerek insanları yurtlarından edecek savaşlar çıkartan bizleriz. Mustafa Kemal Anadolu"daki Türklerin birleşmesini ve bir ulus devleti kurulması gerektiğini söylerken özgürlüğüne düşkün bir lider oluyorken bunu başkaları yapınca neden bir yerlerimize batıyor?

Ya arkadaşlar ne Ankara antlaşmasından bahsediyorsunuz. Orada açık açık teröristler devlet kurmaya kalkışıyor. Bu Türkiye Cumhuriyeti'ne alenen ve açık açık tehdittir. Oraya artık antlaşma koşullarına bakılmadan girilip, oraların temizlenmesi gerekir.

23.09.2017

Rahmetli Eşref Bitlis Paşa tek telefonla hırt talabani ile dingil barzaniyi ayağına çağırıp fırça çekiyordu bunlar kırmızı halılar serip göndere bayrak çekerek karşıladılar herif palazlansin diye götlerini yırttılar şimdi de vay efenim diplomasi bürokrasi askeri hak lan siz önce burnumuzun dibindeki yunanların işgal ettiği adaları kurtarın 15 senedir sadece bu ülke değil bu coğrafyanın ağzına sıçtınız bop eşbaşkanıyım diyen adam şuan devleti her kademesini kendine bağladı daha ne olsun. Ha unutmadan bu referandum yapılırda evet çıkarsa şu bizdeki herrolar ile Türkmenler arasında mübadele olsun bari .

TÜM YORUMLARI OKU (29)