Annesi, doğayla olan özel bağı, günlük ritüelleri ve şaman kadınlarına özgü bilgeliğiyle sanatçının hayatında ve sanatında silinmez izler bırakmıştır. Bu şamanik kökler, sanatçının çocukluğunda başlayan sembollere olan merakını ve doğayla kurduğu ilişkiyi şekillendiren en önemli unsurlardan biridir. Mahalledeki farklı kültürlerin, dillerin ve inançların bir arada yaşaması, sanatçının iç dünyasında derin bir iz bırakmış; bu izler, sanatında da kendini göstermiştir. Sanatçının çocukluğu, duvarlara asılı kilimlerdeki rengârenk motifler, evdeki halılarda yer alan tavus kuşlu desenler ve dinlediği Kürtçe kılamlar, bozlaklar ve türkülerle şekillenmiş. Onun için mitoloji ve kadim hikâyelerle ilk tanışma, belki de o çocukluk yıllarındaki bu imgelerle başlamıştır. Bu imgeler, onun sanatsal ifadesinin temel taşlarını oluşturmuş, sembollere olan ilgisini derinleştirmiştir.
Üniversitede mühendislik eğitimi almasına rağmen, sanat her zaman onun hayatının merkezinde yer aldı. Mühendislik disiplininden aldığı analitik düşünce yapısı, sanatsal yaratıcılığıyla birleşerek, onu kadim hikâyeleri modern dünyaya taşıyan bir köprüye dönüştürdü. Sanatçının eserlerinde sıkça karşımıza çıkan semboller, bu hikâyelerin evrensel ve zamansız öğelerini yansıtarak, izleyiciyi derin bir düşünce yolculuğuna davet ediyor.