Türkiye’de, özellikle Anadolu’da misafirperverlik yalnızca bir gelenek değil, neredeyse kutsal sayılan bir yaşam biçimidir. Hiç tanımadıkları birini bile kapıda karşılayıp sofraya buyur etmek, evin en güzel odasını misafire ayırmak ve “misafirin kısmetiyle geldiğine” inanmak, bu kültürün temel taşlarındandır. Anadolu insanı, imkanı az olsa bile elindekini paylaşmaktan çekinmez. Çünkü misafire hürmet etmek hem toplumsal bir değer hem de vicdani bir sorumluluk olarak görülür. Bu içten ve samimi yaklaşım, Türkiye’ye gelen yabancıların en çok etkilendiği yönlerden biri.
Bir motorcu, seyahati sırasında bir köyde su istemek için durdu. Karşılaştığı misafirperverliği sosyal medyada paylaştı.
Ne güzel memleketiz aslında da işte..
Buna benzer bir durum pamukkale civarında bir köyde aracımız arıza yaptı , saolsun bizde bir bardak su istedik , yedirdiler içirdiler saolsunlar
Eşimle çadır kurduk, yanımızda iki köpeğimiz vardı. Öğleden sonra köpekler yola koştu, baktık bir motoru iten bir delikanlı, yanında da bir genç kız. Motorları bozulmuş, en yakın kasaba 10-12 km uzakta. Yokuş yukarı motor itiyorlardı, çok zor durumdaydılar. Hemen çağırdık. Eşim motoru arabanın kasasına koydu, delikanlıyla şehre gitti. Ben kızla kaldım, çay demledim, biraz yiyecek çıkardım. Sonra bizimkiler döndü, motoru sanayiye bırakmışlar. Gelen gençleri doyurduk, sonra hep birlikte denize girdiler. Köpeklerle oynadılar. Biz gölgede oturduk. Akşam rakı-balık yaptık. Gece çadırın yanında uyku tulumlarında kaldılar. Sabah kahvaltı ettik. Eşim onları kasabaya götürdü, motorlarını alıp yollarına devam ettiler.