'Ben bir savaş muhabiri değilim. Olayları, vahşeti ya da bir bombalı araç saldırısını ön safhalardan takip etmeyi asla hayal etmemiştim. İstanbul'da yaşamayı seçtim çünkü ilk geldiğim zaman bana bir sığınak gibi geldi. Kısa bir süre sonra da evim gibi. Son 10 yılda buraya o kadar çok bağlandım ki, insanlar bana gitmek gibi bir planım olup olmadığını sorduklarında kafam karışıyor. İstanbul benim hayatta en güvende hissettiğim yer oldu.'
2007 yılında 29 yaşındayken kazandığı bir bursla önce New York'a gitmeyi seçen Suzy, şehrin 11 Eylül sonrasında gelen cesur duruşunun yavaş yavaş yok olduğunu fark edince Türkiye'ye bir anlamda kaçmış. O dönemde şehrin kendi altın yaldızlı dönemini yaşadığını ifade eden genç kadın, Beyoğlu'nun tozlu, kimi zaman harap olmuş sokaklarından, kedilerinden, kilit vurulmuş demir kapılarından, karanlık dar geçitlerde sigara içen erkeklerinden biraz korkmuş olsa da burada bir daireye yerleşmiş.
İstanbul'a gelip, havalimanından taksiye bindiği anda aşık olduğunu anlatan Suzy, Marmara'nın büyük gemilerle dolu oluşunu anlatıyor. Boğazın romantizmi ve gün batımının gül rengi parlaklığı onu hemen etkisi altına almış.
'Ülkenin milliyetçiiğini, namus takıntısını ve yabancı nefreti besleyen futbol sloganlarını çok sevdim mi? Pek sayılmaz. İlk başlarda New York'un o dünyanın merkezinde bulunma hissini özlemiştim. Ama buradaki genç insanlar politikayla, yaşadıkları bölgenin acılı tarihiyle daha ilgili görünüyor, demokrasi ve insan haklarına daha fazla inanıyorlardı. Çünkü bunlar için savaşmaları gerekiyordu. 2 yılın sonunda ülkenin çoğunu gezdikten ve Avrupa Kupası'nda bir Türk takımı destekledikten sonra sayısız politik yürüyüşe katılmıştım. Romantik anlamda birileriyle çıkmak da kolay değildi, daha batılılaşmış Türk aileleri bile oldukça gelenekseldi ve benim yaşımdaki çoğu erkek evliydi. Ama bir grup arkadaşım olmuştu, günlük yürüyüşlerim ve yatak odamın penceresinden gördüğüm meşhur Tarihi Yarımada manzaram vardı. Kalmaya karar verdim.'
Tunus, Mısır ve Libya'da süren Arap Baharı sırasında Türkiye'nin demokratik imajının daha da övüldüğünü anlatan Suzy, birden sokaklarda daha çok Arapça konuşulduğunu fark ettiğini ve bir gün mahalle marketinde Tunuslu bir modacıyla tanıştığını anlatıyor.
'Modern tarihinin büyük bir kısmında yabancı savaşlardan uzak durmuş Türkiye'de bunun devam edeceğinden emindim. 2013 yılında New York'ta gittiğim bir düğünde birisi bana Türkiye'nin Suriye'deki kargaşaya bulaşıp bulaşmayacağını sorduğunda gülüp geçtim. Daha önce Suriye'de bulunmuş bir savaş muhabiri arkadaşım bana inanmayan gözlerle bakıp gitti. Dünya ile ilgili öğrenecek daha çok şeyim vardı.'
kadın eğer terketmek istiyorum, burada daha fazla kalamam deseydi tepkileriniz yine "git o zaman seni tutan mı var, sizden de bu beklenirdi vs." gibi yorumlar olurdu ama kadın kalacağım, burayı terketmek istemiyorum diyor siz hala "yok o zaman sende sorun var, yok öleceksin vs." laflar yapıyorsunuz bir süre sonra olay terörden daha çok zihniyet oluyor bence.
Herkes metnin esasını yanlış anlamış görünen o ki. Ben çok şahane bir ülkeyiz demiyorum özellikle son zamanlarda gerçekten çok dağıldık fakat bu vatan bizim. Kadın diğer ülkelere nazaran Türk halkının ülkesine duyduğu sevdadan feyz aldığını söylemiş. Bu ülkeden illa ki gitmek istiyorsunuz, elbette özgürsünüz fakat hem ülkeyi terketmek isteyip hem nasıl düzelmesini dileyebilirsiniz? Eğer şu ülkede 1 tane aklı başında insan olmasa ne olurdu düşünebiliyor musunuz? Ülkedeki aklı selim insanlar kendi vatanına sahip çıkmazsa kimin sizi kurtarmasını bekliyorsunuz? Okul, üniversite için olabilir. Farklı kültüre ilgi için olabilir. Ne bileyim orada yaşamayı hep istemişsinizdir falan olabilir. Ama ülkede sorunlar var diye hemen kaçmak mı çözüm? Evet değersiziz şu an, bugün varız yarın yokuz. Ama ülkedeki mülteciler için korkak derken önce kendi zihniyetinize bakın. Onlar korkak, sizlerde öylesiniz. Yazının altında yatan mesajı bile anlayamayanlar olmuş.
Ve dolar ile maaş alıp TL olarak harcıyorum.