Alzheimer Tedavisinde Yeni Bir Devir: Hasarı İyileştirmek Mümkün Mü?

Yüzyılı aşkın bir süredir tıp dünyası, Alzheimer hastalığını geri dönüşü olmayan, nihai bir yıkım süreci olarak kabul ediyordu. Bu yaygın görüş nedeniyle, araştırmalar daha çok hastalığı önlemeye veya ilerlemesini yavaşlatmaya odaklanmıştı. Milyarlarca dolarlık bütçelere ve yıllarca süren çalışmalara rağmen, kaybedilen bilişsel fonksiyonları geri kazanmaya yönelik hiçbir klinik çalışma yapılmamıştı. Ancak, University Hospitals ve Case Western Reserve University’den araştırmacıların yürüttüğü yeni bir çalışma, bu karamsar tabloyu tamamen değiştirecek önemli bir keşfe imza attı.

Detaylar 👇

Kaynak

Cell Reports Medicine dergisinde yayımlanan bir çalışmada, hücrelerin enerji üretimi için kritik öneme sahip NAD+ molekülü üzerine odaklanıldı.

Yaşlandıkça vücudumuzdaki NAD+ seviyeleri doğal olarak düşer, ancak bu düşüş Alzheimer hastalarında çok daha belirgin ve zararlı seviyede gözlemlenir. Araştırmacılar, beyinlerdeki bu azalma sonucunda hücresel enerji dengesinin bozulduğunu, bunun da beyin bariyerinin zayıflamasına, nörolojik iltihaba ve sinir hücreleri arasındaki iletişimin kesilmesine yol açarak Alzheimer’ın gelişimini hızlandırdığını keşfetti.

Dr. Kalyani Chaubey ve Dr. Andrew A. Pieper'in liderliğindeki araştırma ekibi, Alzheimer hastalığının tedavisi konusunda önemli bir adım attı.

Bilim insanları, amiloid ve tau protein bozuklukları taşıyan iki farklı fare modelini inceleyerek, ileri evre Alzheimer hastalığının tedavi edilebilirliğine dair umut verici sonuçlara ulaştı.

Çalışmanın en dikkat çekici bulgusu, Alzheimer hastalığının sadece erken evrelerinde değil, ileri evrelerinde de iyileşme sağlanabileceği oldu. Araştırmacılar, 'P7C3-A20' adlı özel bir farmakolojik ajan kullanarak beynin NAD+ dengesini yeniden sağladılar. Bu tedavi ile farelerde, ileri derecede bilişsel kayıplar yaşanmasına rağmen beyinlerin kendini onarmaya başladığı gözlemlendi.

Tedavi uygulanan fareler, bilişsel işlevlerini tamamen geri kazandı. Bu iyileşme, insanlarda yaygın olarak kullanılan bir biyobelirteç olan 'p-tau217' seviyelerinin normale dönmesiyle de doğrulandı.

Ekip, bu bulguların Alzheimer tedavisinde yeni bir dönemi işaret ettiğini ve gelecekte insanlarda da benzer iyileşmelerin sağlanabileceğini belirtti.

Dr. Pieper, piyasadaki mevcut NAD+ takviyeleri hakkında önemli bir uyarıda bulunuyor.

Kontrolsüz takviyeler, hücreleri kanser riski yaratacak kadar tehlikeli seviyelere taşıyabilir. Ancak bu çalışmada kullanılan yöntem, hücrenin sadece ihtiyaç duyduğu dengeyi koruyarak yan etki riskini minimuma indiriyor.

Bu keşif, tıp dünyasında büyük bir anlayış değişimini işaret ediyor. Artık hedef sadece Alzheimer’ı 'yavaşlatmak' değil, aynı zamanda 'onarmak' olarak belirleniyor. Dr. Pieper’ın dediği gibi: 'Alzheimer’ın etkileri kaçınılmaz olarak kalıcı olmayabilir; hasar gören bir beyin, doğru koşullar altında kendini onarabilir.' Şimdi en büyük soru, farelerde görülen bu mucizevi iyileşmenin insan klinik deneylerinde de aynı başarıyı gösterip göstermeyeceği. Eğer sonuçlar doğrulanırsa, milyonlarca hasta için karanlığın sonunda gerçek bir umut ışığı doğmuş olacak.

İlginizi çekebilir;

Psikolojiye Göre Kendi Kendine Konuşmak Ne Demek?
Marketten Onu Almadan Çıkmayın: Bu Süper Meyvenin Yaşlanma Karşıtı Etkileri Kanıtlandı
Basit Ama Önemli: Burun Karıştırmak ve Alzheimer Arasında Bağlantı Keşfedildi
İçeriğin Devamı İçin Tıklayın

Popüler İçerikler

Ebru Gündeş'in Eski Eşi Tutuklanınca X Ahalisi Goygoy Yapmaktan Geri Durmadı
Şarkı Eşliğinde Öğrencilerine İngilizce Öğreten Öğretmenin Aksanı Gündem Oldu
Telefonda Ekranın Üstünde Çıkan Yeşil Nokta Ne Anlama Geliyor?