İlişkiler çok hızlı tükeniyor ve hep daha fazla alternatif olduğu inancı gitgide artıyor.
Birçok insan, derin ilişki kuramamaktan ve yüzeysellikten şikâyet ediyor fakat hayalinde yarattığı partnerin de gökten ineceğini düşünüyor. Mutlu bir ilişkinin, çaba sarf edilerek yaratılan bir şey olduğu fikrini kabul etmek istemiyor. Çünkü yaratma hali emek istiyor.
Bu da, seçenekler arasından seçmediğinde aklı kalan, doymaktan ve doyumdan uzak ilişkileri beraberinde sürüklüyor.
İki insan bir şekilde birbirinin hayatına dahil olabilir. Peki, yan yana kalmaları neye bağlıdır?
Her şey çok hızlı ilerliyor. Bir durup duygularımıza bakmak, ince şeyleri hissetmeye vakit ayırmak önceliğimiz olmaktan çıktı. En son ne zaman bir yemeğin tadına vararak yedin? Lokmayı ağzında çevirdin ve aromalarına baktın? En son ne zaman kendinle kaldın ve düşündün ‘nasıl gidiyor hayat?’…
Hızlı yemekler, başladığı gibi biten mesailer ve günler, aşk acısı bile çekmeden yerine yenisi gelen ilişkiler, hızlı tüketim ve yüzeysel haller… Peki ya derinliğin keyfi ve verdiği güven?
İnsanı da yemekler ya da kıyafetler gibi çok seçenekli görmeye başladık. Bir pürüz çıkarsa, emek sarf etmeye gerek olmadan yenisini istedik. Ama kendi pürüzlerimiz için de fedakârlık bekledik.
“Çok seçenek var.” algısına sahibiz ama aslında farklı insanlarla aynı döngüyü yaşıyoruz.
Gerçek ilişkiler yaşamak, hayat ve anlam dolu olmanın en heyecan verici hallerinden biridir. İlişkilerde, kendinizle olan ilişkinizde dahil olmak üzere gerçek olma hali arttıkça hayattan aldığımız doyum da artacak.
Elbette ki her uyum, doyumun garantisi değildir.
Eğer partnerinizle olan uyumunuz gerçek ihtiyaçlar üzerindense doyum sağlanabilir. Değilse uyum iyi gelebilir ama muhtemelen doyum sağlanamaz.
Maksat zamanın akıp gitmesi mi? Hayat zaten biz olmasak da akıyor, peki ya doyumlu bir hayat?
Instagram
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio