Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesi Berlin Ankara hattında gerilime neden olurken, Radikal yazarı Serdar Kuzuloğlu , dinlemenin nasıl gerçekleştiğini yazdı.
Kuzuloğlu, ABD’nin Almanya’yı dinlediğinin ortaya çıkmasını hatırlatarak, “Berlin’deki ABD Büyükelçiği’nin çatısında çalışan gizli bir ekip Almanya Meclisi’ndeki bütün iletişimi senelerce takip etmişti. Ülkeyi neredeyse cep telefonundan yöneten Başbakan Merkel’den toplanan bilginin boyutları açıklanmadı. Fakat iki ülke arasında kırmızı alarm verdiren bir diplomatik krize yol açtı” dedi.
Sedar Kuzuloğlu yazısında, “Almanya’nın kendi istihbarat teşkilatıyla Türkiye’yi benzer şekilde izlediğini öğrenince talkını ele verirken salkımı hamuduyla kendi yuttuğunu öğrendik” ifadesine yer verdi.
Serdar Kuzuloğlu'nun Radikal'de yayınlanan 'Elektronik casusluğun ürperten boyutları' başlıklı yazısı şöyle:
Doksanlı yıllarda internetten tanışıp evlenenlerin haberlerini yapardık. Bugün internetin bir yerinden dokunmadığı evlilik; hatta ilişki var mıdır bilmiyorum. İnternet yüzünden boşananların haberleri bile fazlasıyla sıradan artık.
Doymak bilmez bir iştahla içinde yüzdüğümüz bu elektronik denizin paralel evren olduğu dönem hissettirmeden son buldu. Milyonlar için ekranlardaki bu hayat gerçeğin ta kendisi.
Biz kullanıcıların içini dolduran heves ve heyecanın misliyle fazlasını pek de akla gelmeyen bir zümrenin yaşadığını Edward Snowden adlı Amerikalı bir sistem yöneticisinden öğrendik.
ABD’nin yurtdışı istihbaratını yürüten kurum NSA’in altın çocuklarından Snowden’ın vicdanı içinde çalıştığı kozmik derecede gizli projenin yükünü taşıyamayınca yıllar boyu bir komplo teorisi olarak dilden dile dolaşan iddianın gerçekliği anlaşıldı: ABD (neredeyse) herkesi, her ortamda -yasadışı yöntemleri de kullanarak- takip ediyor.
Snowden dünya istihbarat tarihinin en büyük ihbarının bedelini güç bela sığındığı Rusya’daki sürgün hayatıyla ödüyor. Akıbeti belirsiz.
Anavatanında devlet bilgilerini çalma, casusluk yapma ve ulusal güvenliği ilgilendiren belgeleri sızdırma suçlamasıyla en az 10 yıl hapis istemiyle -gıyaben- yargılıyor. Ülkesine dönüp mahkemeye katılmama gerekçesi casusluk davalarının halka kapalı, savunma imkanı vermeyen ve jürisiz görülmesi.
ABD ise suikast seçeneği dahil bütün yöntemleri kullanarak sürek avına devam ediyor.
Ele geçirdiği ABD’nin diplomatik istihbarat arşivini sızdırarak gündeme bomba gibi düşen (ve ilginç bir şekilde hızla unutulan) Julian Assange ve Wikileaks meselesini de eminim az-çok hatırlıyorsunuzdur.
Assange’ın ekibiyle açığa çıkardığı bilgi ve belgelerin ödülü ise Londra’da sığındığı Ekvador Büyükelçiliği’nde 2 yıldır süren ev hapsi oldu. 5 gün önce verdiği bir röportajda ilerleyen kalp rahatsızlığının tedavisi için büyükelçiliği terk edeceğini açıkladıysa da bunun kolay olmayacağının gayet farkında.
İngiltere kaçma riskine karşı elçiliğin etrafında resmi / sivil polisler ve istihbarat ajanlarından oluşan bir duvar örmüş durumda. 24 saat aralıksız süren bu gözetimin ülkeye maliyeti 2 milyon paundu aşıyor.
Snowden ya da Assange’ın kişisel durumları elbette önemli ama ortaya çıkardıkları bilgiler çok daha büyük öneme sahip. Şu ana kadar sızan bilgiler ışığında NSA’in elektronik casuslukla yapabildiklerini hızlıca özetlediğimde eminim siz de hak vereceksiniz:
NSA, en az 10 yıldır kriptolama / şifreleme sistemlerine kolayca sızabilmek için arka kapılar (Truva atları) yerleştiriyor.
Chat, eposta ve web ziyaretlerinin tamamını takip ederek arşivliyor.
Online oyunlardaki sesli ve yazılı iletişimi gözlüyor.
Blackberry, iPhone ve Android tabanlı tüm akıllı cep telefonlarındaki bilgilere erişebiliyor. Yüklü uygulamalara kadar sızma yeteneğine sahip.
Günde 200 milyon SMS’i arşivliyor ve inceliyor.
Cep telefonu operatörlerinin abonelerine ait bütün bilgilere sahip.
Google, Facebook, Microsoft ve Apple başta olmak üzere bütün büyük teknoloji şirketlerinin sistemlerine sızarak bütün bilgilere erişebiliyor (profilimize kim bakmış sorsak mı acaba?).
Sosyal ağlarda yarattığı sahte profillerle hedeflediği kişilerin hayatına sızabiliyor.
Web kameraları üstünden haberiniz olmadan fotoğraf ve video kaydı yapabiliyor.
Online otel rezervasyonlarının tamamını takip ediyor.
Ağ donanımları (router, switch, vs) ve yazılımlarına erişip bilgi çekebiliyor.
Takip edilen kurumlar arasında Birleşmiş Milletler ve Avrupa Komisyonu başta olmak üzere ülke liderlerinden gazetecilere kadar sonu gelmeyen bir liste var (uluslararası katılımın olacağı etkinliklerde bilgi toplama amacıyla içine casus yazılım yerleştirilmiş bilgisayarlardan oluşan sahte internet kafeler açmak, bağlandığı telefondaki bilgileri emen ücretsiz şarj istasyonları yerleştirmek gibi kadar akla hayale gelmedik yöntemler kullanılmış).
Sahte wifi erişim noktaları ve baz istasyonları yaratarak bağlanan cihazların bilgilerini emebiliyor.
NSA dijital takip için akıllara durgunluk veren çeşitlilikte özel donanımlar üretmiş. USB kablosundan birkaç milimetre boyutunda devrelere kadar uzayan bir listeden söz ediyoruz.
ABD Deniz Kuvvetleri’ne bağlı denizaltılarla yürütülen gizli operasyonlarda okyanus altından geçen ve kıtaları birbirine bağlayan fiber internet hatlarına saplama yapan NSA bütün iletişimi takip edebilir hale gelmiş.
Radyo dalgaları aracılığıyla internete bağlı olmayan bilgisayarlara dahi sızılmış. Bu yöntemle dünya genelinde 100 binden fazla bilgisayara yerleşmiş durumdalar.
Banka hesaplarını ve kredi kartıyla yapılan işlemleri takip edebiliyor.
Bilgi sızdırılan ülkelerin bir kısmını bizzat NSA’in özel sayfasından takip etmek mümkün (NSA bunun için Boundless Informant adlı özel bir büyük veri işleme yazılımı kullanıyor).
Takip yeteneklerini genişletmek için kimi ülkelerin istihbarat kurumlarına yüz milyonlar değerinde bağışlar yaparak altyapı kurdurmuş.
Geriye yönelik yürütülen bir soruştumada NSA personelinin sadece 2012’de toplam 2 bin 776 kere yasadışı / izinsiz dinleme yaptığı ortaya çıktı.
NSA’in bu yapıyı kurmak için harcadığı para 52,6 milyar doları geçiyor! CIA, FBI gibi ABD kökenli diğer istihbarat kuruluşlarını da hesaba katarsak elektronik takip aşkı neredeyse Ay’a ulaşmak kadar heyecan vermiş anlayacağınız.
Bu öyle bir hırs ki 35 dünya lideri bu kurum tarafından bizzat, hedef gözeterek takip edilmiş. En çok ses getireniyse Almanya Başbakanı Angela Merkel olmuştu hatırlarsınız.
Berlin’deki ABD Büyükelçiği’nin çatısında çalışan gizli bir ekip Almanya Meclisi’ndeki bütün iletişimi senelerce takip etmişti. Ülkeyi neredeyse cep telefonundan yöneten Başbakan Merkel’den toplanan bilginin boyutları açıklanmadı. Fakat iki ülke arasında kırmızı alarm verdiren bir diplomatik krize yol açtı.
Almanya’nın kendi istihbarat teşkilatıyla Türkiye’yi benzer şekilde izlediğini öğrenince talkını ele verirken salkımı hamuduyla kendi yuttuğunu öğrendik (takip edilenler arasında ABD’li bakanlar John Kerry ve Hillary Clinton da var ama Alman yetkililer onun ‘kazara’ olduğunu söylüyor. Yersen...)
Almanya’nın mükemmel bir diplomatik perdelemeyle kabullendiği bu elektronik takibin neyi, kimi kapsadığı henüz muamma. Fakat Oslo görüşmelerinden 17 ve 25 Aralık süreçlerinde sızan kayıtların kaynağı konusunda bir şüpheli daha yarattığı kesin.
Türkiye’nin bu elektronik istihbarat yarışındaki çaba ve konumuna da başka bir yazıda bakarız.
T24