Öncelikle şu kesin yargıda anlaşalım. Mikroplar her yerde! Gün içerisinde, girdiğimiz hemen her ortamda sürüyle mikrobu bünyemize alıp, bir o kadarını da çevreye bulaştırıyoruz. Peki bu virüsler en çok nereden bulaşır ve basit çözümleri nelerdir, bölümler halinde bunlara bakacağız.
Mikroplarla en fazla haşır neşir olduğunuz yer neredir diye sorsak, büyük ihtimal en popüler cevap umumi tuvaletler ya da metrolar gibi halka açık alanlar olacaktır. Evet bu tarz yerler kesinlikle mikroplu ancak evinizdeki mikroplar sizin için çok daha fazla tehlike teşkil ediyor.
Evimizdeyken mikrop kapmaya çok daha elverişliyiz ve mikroplardan korunmak adına dışarıda gösterdiğimiz titizliği evimizde göstermiyoruz. Hemen hepimiz dışarıda bir kapı açarken dirsek ya da ayaklarımızla açarken, evde bunu yapmayı düşünmüyoruz bile.
Açık konuşmak gerekirse, yapılan araştırmalar mutfağınızın banyonuzdan çok daha mikroplu olduğunu ortaya koyuyor. Araştırma sonucunda ortaya çıkan verilerden birisi; tuvaletinizde santimetreye 100 mikrop düşerken bu miktar lavabonuzda 100.000! 'Lavabodakiler daha zararsızdır' diyenleri duyar gibiyim ancak üzülerek söylüyorum ki böyle bir durum da yok.
Tabi bu durumun birçok sebebi var. Öncelikle tuvaletimizi, lavabomuza göre çok daha fazla yıkamamız ve dezenfekte etmemiz. Ek olarak mikroplar nemli ortamlarda çok daha rahat yayılıyorlar (lavabo borusu gibi). Yemek artıkları ise mikroplar için adeta cennet.
Mutfağınızın adeta bir mikrop yuvası olmasının başka bir sebebi de, bulaşık bezi, süngeri gibi bilimum mutfak eşyası. Bu arkadaşlar mikropların büyümesi için biçilmiş kaftan. Araştırmalar sonucunda, 8 farklı örneğin % 60'ında gribal enfeksiyona yol açan virüs, 38 örneğin % 32'sinde zatürre ve kan dolaşımı enfeksiyonlarına yol açan MRSA virüsü, % 10'unda tifo ve %32'sinde koli basili örnekleri tespit edildi.
Farklı araştırmalar farklı sonuçlar gösterse de asıl durum hep aynı. Bulaşık bezleri birer mikrop mıknatısı. Ek olarak yine 'temizlik' amaçlı kullandığımız tezgah havluları da hemen hemen benzer riskleri taşıyor.
Çözüm ise; mutfak havlusunu her kullanıştan sonra yıkamamız ya da hepimiz için daha kolay yolu, bezi, çamaşır suyu ile lavaboda hızlıca yıkamak olabilir.
Mutfaklardan bu kadar bahsetmişken, banyoyu atlamamız beklenemezdi sanırım. Aslında mutfak için neler dediysek, aynı şeyler banyo için de geçerli. Şayet banyo havlularınızı insanlarla paylaşıyorsanız, havluyla beraber birçok şeyi de paylaşıyorsunuz demektir ki bunlar da mikroplardır.
Çözüm ise çok basit; havlularınız size özel olmalı ve mümkün olduğunca çok yıkamalısınız.
Araştırmalar gösteriyor ki, klozetin sifonunu her çektiğinizde, klozetteki su 2 metreye kadar sıçrıyor. Bu da demek oluyor ki o çevredeki herhangi bir eşyayla temas ediyor. Sonuç olarak mikroplar çevreye yayılıyor.
Bu riski en aza indirmek için ise, steril olması gereken malzemeleri (havlu, diş fırçası) belirli bir yükseklikte tutup, diş fırçasının ağzını kapatmak.
Sıvı sabunlar sterilize edici ya da dezenfekte edici bir ürün değil, temizlik ürünüdür. Ve temizleyicilerin amacı mikropları öldürmek değil, toplanmalarını engellemektir. Bu kulağa saçma geliyor olabilir ancak yine de tam hijyenin sağlanması için sıvı sabunu kullandıktan sonra sabun kabını ve çubuğunu temizlemek gerekmektedir.
Öncelikle şu bilgi için kendinizi hazırlayın. 'Çoğu mikrop yıkamada değil, kurutma sırasında ölür.' Aslında siz temiz çamaşırlarınızı makineden toplarken - şayet elleriniz temiz değilse- hem onlara mikrop bulaştırmış, hem çamaşırlardaki mikrobu almış oluyorsunuz. Çözüm ise ellerimizi iyice yıkamakta.
Mikropların en fazla cirit attığı yerlerden birisi de ofisler. Yapılan birçok araştırma sonucunda ofislerin tam bir mikrop cenneti olduğuna kanaat getirilmiştir. Çalışmaların birinde zararsız bir virüs sabah vakti bir bina girişinin kapısına bulaştırılıyor ve sonra virüsün yayılma hızı izleniyor. Bir diğerinde ise yine işe başlama saatinde bir çalışanın eline bulaştırılıyor. Sonuç iki durumda da hemen hemen aynı: Öğle yemeği saati geldiğinde, virüs her yerde.
Mikropların dinlenme odasına yayılma süresi 2 saat. Kahve makinesi, buzdolabının kapısı ya da mikrodalga fırın ise mikroplarla buluşabileceğiniz başlıca yerler.
Çözüm ise sizin sinir katsayınıza göre değişir. Evden kendi kahvenizi getirebilip, fırını hiç kullanmayabilirsiniz. Ancak ofis ortamından faydalanmak istiyorsanız, gün içinde bol bol ellerinizi yıkamanız tavsiye edilir.
Ortak dinlenme odasından sonra, tuvaletler de ofislerde mikroplar için adeta sıcak bir yuva. Korunmak için ise tuvaleti her kullandığımızda ellerimizi iyice yıkayıp, kapıları peçetelerle açmak klasik ama etkili yöntemdir.
İş gününün sonlarına doğru mikroplar artık her yere yayılmıştır ve olası suçlular belli olmaya başladı. Dokunduğun her şey!
Çözüm mü? En basitinden bolca ıslak mendil.
Mikropların ev ile iş arasında taşınmasını sağlayacak en güzel şey arabadır. Hele bir de çocuğunuz varsa ortalık daha da karışır. En iyisi siz arabaya bindiğiniz anda ıslak mendili elden ele dolaştırın.
Araba koltukları mikropların namının yürüdüğü güzel mekanlardan birisidir. İşin gerçeği çocuklu ailelerin tuvaletleri, arabalarından daha dezenfekte yerlerdir. Bunun kaynağı ise çocuklarınızın 'kirli' elleridir. Başetmek istiyorsanız meseleye çocuklarınızı steril tutarak başlayacaksınız.
Çocukların oturdukları yerler dışında da, arabada sağlığı tehdit edici birçok alan bulunmakta. Bunlardan başlıcaları direksiyon, göstergeler ve emniyet kemeri, kapı koludur. Bu yerleri dezenfekte mendillerle aşağı doğru silerek biraz olsun mikropları uzak tutabilirsiniz.
Tabi ki her gün kullandığımız eşyalarımız da bu kirlenmeden nasibini alacaktı. Ve yere koyduğumuz eşyalar da.
Sürekli elimizdeler. Yürürken, yemek yerken, tuvaletteyken... Bunun yanında bir o kadar da çevremizdeki insanların da rahatlıkla kullanması durumu var. Yapılan araştırmalar da her 6 telefonun 1'inde tehlikeli mikropların olduğunu söylüyor.
Çözüm ise telefonunuzu parçalamadan temiz tutmak.
Sırt çantalarımız da gün içinde birçok farklı ortamda bulunarak mikropları toplama konusunda başı çekiyor. Bazen yerlerde sürünürken, bazen içinden çıkanlarla bizi şaşırtır. Çözümü ise çantayı kapının dışında bırakmak ya da eve girince askıya takmak.
Ne olursa olsun el yıkamak, hala en etkili dezenfekte olma yöntemidir. Çig etle haşır neşir olduktan sonra, tuvaleti ya da lavaboyu kullandıktan sonra, yemek yemeden önce ve yedikten sonraki farzımız ellerimizi yıkamaktır.
Tabi bununla beraber ellerimizi en verimli şekilde nasıl yıkarız bu da önemlidir. Öncelikle sabun kullanarak ve sıcak suyla 20 30 saniye arası yıkamak gerekir. Bu sürenin büyük kısmını köpürtme ve ovalamaya ayırıp sonunda iyice durulamalıyız. Aynı zamanda tırnaklarımızın içinden, parmak aralarına kadar her bölgeyi iyice ovalayıp durularsak etkili temizliği sağlamış oluruz. Saat takanlar ise özellikle bilek bölgesini güzelce yıkamalıdır zira havasız kalan bu bölgede birçok bakteri oluşumu meydana geliyor.